Karanlıkta kaybolmuşluğun ortasında verdiği bir söz uğruna, idamına koştu. Kemanının tellerinde boğdu kendini... Muziceler yaratan müziğin en büyük mucizesi oldu. Kemanının tellerinin arasında ruhunu yeniden buldu o genç kız... Kaybettiği, kaybetmeye ve yok etmeye mahkum bırakıldığı hayallerini yeniden gün ışığına çıkarıyor... Peki ya her şey yolunda gidecek mi? Aşk mı? Hiçbir şey göründüğü gibi olmayacak...

Hey hawar! (Havar) Hey Xweda! (Huda) Ya bize akıl ver, ya da bir elma yediler diye hayatları boyunca cezasını çeken bu mahkumlara bir akıl ver. Fazladan bunu yap, kutsal annemden bir adım öne geç lütfen. Anlayamıyorum bu kadınları... Hangi canlı türü uyur binlerce yıl? Yoksa dedikleri gibi gerçekten 'saçın uzun, aklın kısa' mı? Neden çıkmıyorsun mahkum edildiğin kör kuyudan? Diri diri gömüldün, recmedildin, burnun kesildi, satıldın. Yetmedi mi, daha ne olsun? Belki de gerçekten bize hizmet için var edildin. Yalan mı? Binlerce yıldır erkek yasaları yönetmiyor mu dünyayı? Diyorlar ya; "Kadın hem dövülür, hem sevilir" Hatta tarladır istenildiği gibi sürülür. Canın isterse bir, doymazsan iki, dokuza kadar yolu var. Daha ne diyeyim? Lütfen, neyi seviyorsanız onun aşkına! Hadi, kalkın ayağa beni taşlayın! Özgürlük için yola benden başlayın.

Bu hikayenin tüm telif hakları yazarın şahsına ait olup, izini dışında çoğaltılması ya da ticari bir amaç uğruna kurgunun kullanılması kesinlikle yasaktır. Böyle bir durum ile karşılaşılırsa, gerekli mercilere ulaşılacaktır. 18.10.2013 - 02.07.2014 -------------- Daha 18 yaşında öksüz, yetim bir genç kız.. İnsafsız bir üvey baba.. Üvey Babasının ünlü bir şirketi zarara uğratması sonucu, kendi hatalarının karşılığı olarak onu satmasıyla hiç bilmediği bir yolun başındaydı Lara. En saf, temiz duygularıyla bir adamın önüne fırlatılmıştı. Tek kadın, bir imza.

"Elimden gelse hâli hazırda kenetlenmiş ellerimizden güç alıp onu bu evden kaçırırdım. Denizi görebileceğimiz bir yere giderdik belki... Hiç konuşmazdık. Dudaklarımız değil, dokunuşlarımız konuşurdu bizim yerimize... Başımı onun geniş omzuna yaslayıp burnumu boynuna gömerdim. Onun o tatlı kokusunu doya doya içime çekip gözlerimi yumardım. İnanıyorum ki birlikte olsak her şey daha güzel olacaktı. Belki daha kolay..." Ailesi, kızkardeşinin tedavisi için Amerika'ya gittikten sonra Balkanlı Ailesi'nin evinde yaşamaya başlayan İde'nin hayatı, bir gün rüyasında evin oğlu Aslan'ı görmesiyle tamamen değişir. Herkese ve her şeye karşı soğuk ve ilgisiz görünen Aslan Balkanlı'ya yavaş yavaş âşık olmaya başlayan İde, tutulmaya başladığı adamın buzlarını eritebilecek mi? Yaralı bir aşkın hayaletiyle boğuşan Aslan ise onu seven bir kadının varlığını kabul edebilecek mi?