🦋
23 stories
Ömür Çıkmazı 📻 (Tamamlandı) by BursaliGelin
BursaliGelin
  • WpView
    Reads 353,758
  • WpVote
    Votes 27,815
  • WpPart
    Parts 41
-Neden?'demişti sıcak nefesi genç adamın dudaklarına vururken. Uzun siyah saçları kirpiklerine takılmıştı. Ancak onu çekecek ne hali nede aklı vardı. Ona değen bedeni adeta karıncalanmıştı. Dolgun dudakları hafifçe titremişti. 'Neden kurtardın beni Tahir ağabey?' Neden? Neden ? Neden? Zihninde milyonlarca şey olsa da şuan duymak istediği şey bir cevaptı. Neden? Sesini, bakışını, gülüşünü haram ederken bu yaptığı nedendi ? Mahallesinin küçük kızına ağabeylik mi yapıyordu? Yoksa sağcılar kahvesinde solcu bir kızı polis elinden kurtardım diye alaya mı alacaktı? Tahir'in nefesi ciğerlerinde takılı kalmıştı. Kolları arasındaki kız perde ardından gördüğü o basma fistanlı bıcır bıcır kız çocuğu değildi. Örgülerine beyaz kurdeleler takılmış siyah önlüklü talebe de değildi. Bacaklarına geçirdiği kot pantolon, sırtına giydiği yeşil parka ve gözlerine sürdüğü kalın sürmeler ile bambaşka olmuştu. Genç bir kadın olmuştu. Lakin yinede içindeki o cıvıldayan kız çocuğunu yok edememişti. Çenesinin kıyısına bulaşan boya onu duvarlara yazı yazan bir devrimciden çok sulu boyasıyla resim çizen bıcırık yapmıştı. Çenesine doğru inen ince bıyıkları dudaklarının titreyişi ile kıpırdanmıştı. -Bilmiyorum.'demişti nefes verir gibi bir fısıltıyla. Sözleşmiş gibi gözlerini bir lahza çekmiyorlardı birbirlerinden. Mehmed Tahir'in eli kıpırdanıp kızın sırtından omuzuna doğru süzülmüştü. 'Bilmiyorum ama, eğer lüzum etseydi ben senin için ölüme de giderdim Feride.'
KIRMIZI GÜLLER ÇABUK SOLAR by ceyzabel
ceyzabel
  • WpView
    Reads 876,012
  • WpVote
    Votes 63,685
  • WpPart
    Parts 54
"Ve unutma Zümrüt; tüm çiçekler yavaş yavaş, kırmızı güller çabuk solar." *** 1980 yılının Mayıs ayında, Dilektaşı Mahallesi'ndeki aylardır boş olan daireye genç bir adam taşındı. Tek başınaydı, bir karısı veya çocukları yoktu. Kimseyle konuşmazdı ve soğuk çehresi, tenindeki yanığa benzer farklı renkte izleri, şüpheli hareketleri nedeniyle kimsenin de onunla konuşmaya niyeti pek yoktu. Mahalleli, bu suskun ve gizemli adamın dönemin şartlarını da göz önünde bulundurarak bir Amerikan ajanı olduğuna karar vermişti ve adama kendi aralarında 'Dilsiz Ajan' diye sesleniyorlardı. Zümrüt Ayten Özsoy ise henüz yirmisine yeni basmıştı. Altı çocuklu bir ailenin ikinci çocuğuydu. Hayat hakkında bilgisi bu aileyle ve bu mahalleyle sınırlıydı. Liseyi yarıda bırakmak zorunda kalmıştı, hayata en büyük kızgınlığı da buydu. Hayallerini baltalayan şey yoksulluk ve yoksulluğunun sebebi ise başlarındaki sorumsuz babalarıydı. Çoğunlukla bu kalabalık mahallenin cıvıltısında ömrünün çürüyeceğini ve ailesine rağmen yapayalnız öleceğini düşünürdü. Onun için hayat, ışıltılı bir oyun sahnesiydi ve bu sahne, akşam babası eve geldikten sonra perdelerini kapatarak karanlığa bürünürdü. Ve bir gün Dilsiz Ajan nihayet konuştu. Zümrüt Ayten Özsoy ise hayallerine çok yakın olduğunun henüz farkında değildi. (30.03.2021)
KIZILCA by __Katre__
__Katre__
  • WpView
    Reads 108,529
  • WpVote
    Votes 8,966
  • WpPart
    Parts 21
Hafiften yaklaştı Yiğit. Bununla birlikte aynı anda geri gitti Dilruba. Yere bıraktığı bidona takılsa da Yiğit'e kalmadan toparladı kendini, azıcık utandı al al oldu yanağı. Öksürdü, soracağı sorudan emin olmayarak şöyle bir etrafta gezdirdi gözlerini Yiğit. Ağaca, kurda, kuşa, yerdeki tırtıla, köşede şip şip su içerek keyifle kendilerini izleyen kediye baktı. "Yavuklun var mı? Bi' sevdiğin?" Ani bir şok geldi geçti Dilruba'nın mavi gözlerinden. Köşedeki kedi bile şok olmuş gibi su içmeyi bıraktı. Bir tövbe çekti sessizce. 'Belli...' dedi kendi kendine. 'Bu az çapkın değil. Tipi de müsait az kız koşmuyordur bunun peşinden.' Bir elini beline koydu, eğilip bidonunu aldı eline. "Var!" dedi. Bilmem kaç bıçak saplandı Yiğit'in gönlüne. Ardından söylediği sözler bir bir söktü o bıçakları, yarasını sardı, üzerini bile öptü. "Kocam var benim, bebem de karnımda! Yanımda seni görürse vurur topuğundan alimallah! Hadi var git yoluna." Saçını savurur gibi başını salladı şöyle bir. İçinden 'Hıh!' demeyi de ihmal etmedi. Eli belinde ardını döndü, salına salına gitti tahta kapıya. Girmeden önce arkasını dönüp kontrol (!) etme amacıyla baktı sadece. Göz göze gelince çekemedi birazcık bakışlarını. Eli cebinde kendine bakıp gülümseyen adamda takılı kaldı gözleri. O hafifçe başını eğip selam verince kendine geldi. Omzunu silkti nazlı nazlı. Ayaklarındaki çamuru otlara silip girdi tahta kapıdan içeri. Ardında ise derince iç çeken Yiğit'i bıraktı şüphesiz. "Ah ulan!" dedi cebinden sigarasını çıkarırken. "Ah ulan Kızılca, yaktın beni!" Kızılca'sının onu yaktığı gibi o da sigarasını yaktı. Akşama kadar ayrılmadı oradan, belki camdan başını uzatır diye.
İS KOKAN ZEYTİN AĞACI by sulisindunyasi
sulisindunyasi
  • WpView
    Reads 2,569,906
  • WpVote
    Votes 226,686
  • WpPart
    Parts 59
"Benim topraklarımda ölmek için özel bir nedene gerek yok." Mihra Elnurova, Türkiye'nin güneyinde yer alan, ufak bir Türkmen ülkesi olan Karahan'da yaşamaktadır. Sıcacık bir ailede büyüyen Mihra, hayatın sert ve acımasız yüzüyle henüz tanışmamıştır. Ta ki ülkesinde baş gösteren iç savaşa kadar. Ülkenin çeşitli bölgelerinden ayaklanma, silahlanma haberleri gelirken hiçbir sorun olmadığına inanarak yaşayan genç kız, bir sabah bulundukları kasabaya ülkesini ve kendi topraklarını korumak için Türkiye'den askerlerin gönderildiğini öğrenir. Bu askerlerin arasında hayatının aşkının da olacağından bihaberdir. Yağmurlu bir günde şarkı söyleyip kendi kendine eğlenirken çitlerin arkasından kendini izleyen Türk askeri Yusuf Agâh Demiral'ı görünce Mihra'nın kalbi o zamana dek hiç atmadığı kadar kuvvetli atmaya başlar.
SERÇEYİ ÖLDÜRMEK by bosverdilan
bosverdilan
  • WpView
    Reads 9,503,458
  • WpVote
    Votes 545,675
  • WpPart
    Parts 83
Efsun Zorlu; atandığı Urfa'da mecburi hizmetini yapan tıp fakültesinden yeni mezun, çiçeği burnunda bir hekimdir. Daha mesleğinin ilk günlerinde, henüz on sekizine yeni girmiş bir hastanın intihar vakasıyla karşı karşıya kalır. Hastasının vücuduna bırakılan izler onu adım adım kendi geçmişine götürürken, geleceğini aniden tanımadığı insanların dudakları arasında bulur. Asla geçmemiş geçmiş, verilmiş sözler, kurtarılan hayatlar, doğrultulan namlular, yalanlar, fermanlar ve aşk. Devrim gibi bir kadın, Urfa'nın göbeğinde destan gibi bir sevdanın koynunda bulur kendini. Koca düzene baş kaldırıp o düzenin minnet ettiğine yenilmekse ne aklının ne de kalbinin kabulüdür. *** "Ağlarsam ölürüm." derken sesim düz, çoktan kabullendiğim bu gerçeği ilk defa dile getirişime rağmen sakindi. Çoktan. Saatlere dökülürdü ama bana şehirler aştıracak kadar çok gelen o vakit. Vücudumun ağrısı ruhumun sancısının çok altındaydı. Onun gözleri bende olsa da ben boşluğa odaklanmıştım. Üzerimde olan bakışlarının ağırlaştığını hissettim. Fetih bana çok ağır bakıyordu. Sırtıma yüklenen çuvallar biraz daha bel bükmeme sebep oldu. "Neden," dediğinde ne dediğimi çok iyi anlamış da yersiz bir sorgulayışa bürünmüş gibiydi. "serçe misin sen?" Kaşlarım hafifçe havalandı, başımın ağrısı belirginleşti. Uzun süreden sonra ona bakan ben oldum. Söylediği şeyin altındaki anlamı yakalamaya çalışıyordum ama buna çok uzaktım. Bunu anladı ve dudakları kıvrılacak sandım. Halbuki gülümsemeye çok uzaktık. "Serçeler," yüzünü hafifçe yüzüme yaklaştırdı. "Ağlayınca ölürlermiş. Bu yüzden mi bunca zamandır gözlerinin kuruluğu?" Bu konuşmadan sonra onun serçesi olacağımı, hatta olduğumu bilemezdim. Tıpkı bu topraklarda serçeyi öldürmenin kadını ağlatmak olduğunu bilmediğim gibi.
KURALSIZ | KİTAP OLDU by gizzemasllan
gizzemasllan
  • WpView
    Reads 10,444,791
  • WpVote
    Votes 533,742
  • WpPart
    Parts 92
"Ben, kalbinde yaşayabileceğim birini hayatımda isterdim," dedim ve yemyeşil gözlerinin içine baktım. "Peki sen, sen nasıl birini isterdin hayatında?" Yeşillerini denize çevirdi, iç çekti. Sabırla bekledim dudaklarından dökülecek olan cümleleri. Uzun uzun baktı denize. Sabrımı sınamak istercesine uzun baktı hem de ve sonunda yeniden bana dönebildi. "Hiç kimseyi," dedi kendinden emin bir şekilde, afalladım. "Neden?" Sordum, kadehinde kalan şarabını bir kerede içti. Boşalan kadehe odakladı bakışlarını. Uzun uzun düşündü. Gözünün ucuyla bana baktığında yüz ifadesi düzdü ama gözlerini yine saklayamamıştı. Gözlerinden anlaşılıyordu kederli olduğu. "Çünkü ben kimseyi kalbimde yaşatamam," dedi, bu cümlenin ağırlığı altında ezilirken acıyla yutkundu ve ekledi. "Benim kalbimde bana bile yaşam yokken, hiç kimseye olamaz."
Mübarek by nimlahza
nimlahza
  • WpView
    Reads 313,305
  • WpVote
    Votes 27,751
  • WpPart
    Parts 26
[Bazen doğru insanı yanlış seversin.] Hüzünlü bir güzellikti adam. Acıyla karılmış; azapla yoğrulmuştu... Ama öyle güzeldi ki, genç kadın biraz daha yaklaştı yatağa. Gözleri kapalı olduğundan göremediği şiir işli bakışlarının bergüzarına sarılıp kahverengi saçlarının alnına dokunuşunu, kaşlarının gözlerini saran kavsini seyretmeye durdu. Rüyası olmak istedi adamın, onu böyle huzura erdiren olmak istedi. Sonra dokunmak istedi yüzünün latif çizgilerine, hayal olmadığını bilmek istedi. Lakin ona avuçlarını süt bardağına bastırmaktan ötesi düşmezdi. Öylece adamı içine yazana kadar seyretti, sonra da yüreği yaralı arkasını dönüp gitti.
Rumeysa by Bahruba-
Bahruba-
  • WpView
    Reads 175,229
  • WpVote
    Votes 9,661
  • WpPart
    Parts 32
Mehmed'in güzel Rumeysa'sı... |Müslüman Hanımlar #1|
VAV by cigdemgah
cigdemgah
  • WpView
    Reads 283,738
  • WpVote
    Votes 23,919
  • WpPart
    Parts 36
Gazel, babasının ölümünün tek sorumlusu olarak avukatları olan Zeyd Hazar'ı görür ve ondan nefret eder. Lakin kimse Gazel gibi düşünmüyordur. Zeyd Hazar, başarılı bir avukattır ve en büyük isteği içinde bulunduğu düzeni kuran insanların gerçek adalet ile yargılanmasıdır. Bunun için ise elinden geleni yapmaktadır. Hanif Şems'in ölümünden sonra bıraktığı vasiyetnamesini avukatı olarak Zeyd ailesine iletir. İçinde yazılanlar arasında ise bir isteği vardır; Gazel, Zeyd ile evlenecektir. Bir şekilde ikisi de bu evliliği kabul eder. Yalnız Gazel'in bir şartı vardır; Zeyd'e gerçekten güvenene dek yüzünü ona göstermeyecektir. . . . 2018
MİM by cigdemgah
cigdemgah
  • WpView
    Reads 1,128,496
  • WpVote
    Votes 75,448
  • WpPart
    Parts 54
Sıradan bir hayatı olan Feza, üniversitede öğrencisidir aynı zamanda bir hastanede de danışman olarak çalışmaktadır. Tek gayesi kendisinden beklenildiği gibi bir an önce okulunu bitirip abisinin yanına yurtdışına yerleşmektir. Ama staj yaptığı doktorun hasta kayıtlarının ifşa edilmesi ile suçlanır ve okuldan uzaklaştırma cezası alır. Bu bir yıllık kayıp planlarını ertelemesine neden olur. Bir de üstüne okuldan bir arkadaşının hastane masraflarını ödemesi gereken bir fatura ortaya çıkmıştır ve paraya ihtiyacı vardır. Karanlık bir dünyada yetişmiş olan Talha Bahremoğlu, sıradan bir insan değildir ama mafya da değildir. Hayatta önem verdiği tek şey diyaliz hastası olan kız kardeşi Leyla'dır. Leyla'nın mutluluğu ve güvenliği için elinden gelen her şeyi yapmaktadır. Bir gün Leyla, diyaliz için gittiği hastanede Feza'nın kaybettiği defterini bulur. İçinde, Leyla'nın solmakta olan kalbine ışık tutan satırlar yazmaktadır. Böylece Leyla, Talha'dan defterin sahibini bulmasını ister. Talha, Feza'yı bulur ve onu Leyla'nın yanında tutmak için elinden gelen her şeyi yapar. . . . 2017