gone with the sin
"eğer..." dedi, omeganın mührüne dudaklarını bastıra bastıra konuşurken. "...alfana karşı saygısızlık edersen, bir daha ki sefere bu kadar nazik davranmam." [ilk kaisoo omegaverse.]
"eğer..." dedi, omeganın mührüne dudaklarını bastıra bastıra konuşurken. "...alfana karşı saygısızlık edersen, bir daha ki sefere bu kadar nazik davranmam." [ilk kaisoo omegaverse.]
zaaflarına bir gece, hatalarına bir nilüfer, sevgisizliğine...sevgisizliğine bir kalp verdim.
"uyan, kyungsoo." jongin'in melodik sesi. korku dolu bir fısıltı. "uyanmaktan korkuyorum." "neden?" "uyandığımda... uyandığımda yerimi bir başkası alabilir."
çöp torbalarında bitmek bilmeyen muz kabukları var, hayatım.
Jungkook yalnızca olmaması gereken birine aşık olmuş, bu sayede fazlaca büyüyüp değişmişti. Belki de Osho'nun dediği doğruydu; Sen dünyasın; o yüzden sen değişirsen, dünya değişir.
"Her şey, kaderin korkunç bir sona doğru sürüklediği acımasız bir trajedinin parçasıydı." { 𐰽 } "Nasıl yani? Sen şimdi.. kendini tehlikeye mi attın?" "Yalnızca kendimi değil, tüm halkımı da öyle. Senin için." "Bunu neden yaptın? SeHun.. bir ölümlünün sana ne gibi...
Çivi gibi sert ateş kadar yakıcıydı Luhan. Babasının intikamını almaya kararlıydı Luhan. Öyle ki asla yapmaması gereken bir şey yaptı. Önce saçlarını verdi Luhan, ardından bedenini ve adını. Ama hayatın ondan alacağı bir şey daha vardı. " Bana bak. Beni gör. Bu miğferin altında silah arkadaşın yok. Bu kalkanların ard...
Ölüm Tanrısı Wei Wuxian, Bereket Tanrısı Lan Wangji ile tanıştığında beklediği son şey ayaklarının yerden kesilmesiydi. Ancak ne yazık ki, dünyanın geri kalanı onların bu kur yapma süresini pek onaylamamıştı. Evlenmelerine müsaade etmediklerinden, Wei Wuxian ve Lan Wangji kaçtı. Bu apaçık itaatsizlik eylemine öfkelen...
"Duende.. İspanyolca bir kelime..bir sanat çalışmasının bir insanı derinden etkileyen gizemli gücü anlamına geliyor. Ay tenlim.. Tanrı bir sanatçı olsaydı ve yarattığı tuvallerin içinden bütün insanlığın etkileneceği bir sanat eseri seçmesi gerekseydi, düşünmeden seni seçerdi." ...
"Dudaklarının kenarları, hyung... Ben düşmekte olan yıldızı yakalayamadım. O beni tuttu.'"
"Oturup senin için Manas Destanı bile yazabilirdim," dedim. "...eğer değer verip, onu okuyacağını bilseydim."
"sonra da sehun ile tanışmıştım işte. çocuk aklı olsa gerek, onda yıldızlar güneşler ve dünyalar görmüştüm. asla belli edememiştim ama o, şarkı gibiydi. resim, heykel ya da şiir gibi. seneler sonra bile karşınıza çıktığında 'oh.. bunu biliyorum.' dediğiniz türdendi. ben onu unuttukça daha çok hatırlıyordum."
En hızlı arabaları kullanan ve en iyi elbiseleri giyen Pis zengin Park Chanyeol, tek odalı dairesinin aylık kirasını ödemek için bile mücadele eden fast-food satış elemanı Baekhyun ile tanışır. Bu bir çeviri fanfictir. Yazarı FAUXGLITTER'dan izin alınıp öyle çevirilmiştir. İyi okumalar. Umarım beğenirsiniz. Kitabın O...