6 stories
SAHTE DOKUZ by merkeztandem
merkeztandem
  • WpView
    Reads 11,203,994
  • WpVote
    Votes 616,681
  • WpPart
    Parts 64
Sosyal medya hesabı üzerinden futbol yorumculuğu yapan ve hayli popüler olan Dila Aral, kullandığı rumuz dolayısıyla herkes tarafından erkek zannedilmektedir. Mesaj kutusuna düşen bir fotoğraf ve ardından katıldığı olaylı canlı yayın sonrası hayatı tamamen değişir. Sosyal medyada yerin dibine soktuğu yetenekli futbolcu Barış Akdora'yla 6 ay boyunca çalışmak zorunda bırakıldığında ikilinin arasında dinamikler değişir ve güç savaşı başlar. Beraber çalışmayı öğrenebilecekler midir?
HABERLERDE AŞK VAR by biromanokuyucu
biromanokuyucu
  • WpView
    Reads 3,172,288
  • WpVote
    Votes 163,783
  • WpPart
    Parts 48
Her belayı kendine çekebilecek potansiyelde olan muhabirimiz ile belalardan hiç hoşlanmayan yakışıklı başkomiserimizin tatlı aşk haberine hoş geldiniz... Işık Yıldız & Atilla
KİMSESİZLER MATEMİ. by matmazelhayalleri
matmazelhayalleri
  • WpView
    Reads 13,824,306
  • WpVote
    Votes 894,334
  • WpPart
    Parts 69
Safir Mila Safkan, şu an olduğu yaşından çok daha ufakken, hayatının taşlarını yerinden oynatan bir olay yaşar ve kendini ansızın, yetimhanenin soğuk duvarları arasında kimsesiz bulur. Sahip olduğu şeyler, her ne yaşarsa yaşasın iyi kalan kalbi ve tutkuyla bağlı olduğu dansıdır. Kalbi yalnızca bir tek şey için, bale için çarpar. Ta ki ikincisini bulana kadar. Hazer Han'ı. Dans seçmelerine gittiğinde, kendisini seçen bu adamın gözetimi altında dans etmeye, müzikali kazanma hedefiyle bir kelebek gibi kanat çırpmaya başlar. Fakat, sahip olmayı istediği tüm bu başarıların yanında, ona başka bir hediye kılınmıştı. Aşk. Kendi kalbi kadar hassas, nazik bir kalp, Mila'ya yaklaştığında, bu zamana kadar koruduğu tüm savunmaları yavaşça yerle bir olur ve aşk, arzuyla, bedeninde dans eder. •yetişkin içerikli sahneler mevcuttur•
MÜNFERİT by RArsenDemir
RArsenDemir
  • WpView
    Reads 6,098,504
  • WpVote
    Votes 333,199
  • WpPart
    Parts 54
Bedenini öne doğru büktü ve koyu kahvelerini kısarak dudaklarını büyük bir yavaşlıkla alnıma dokundurdu. Tam da o anda midemin aniden kasıldığını hissettim. "Eğer benden istediğin gerçekten buysa, abin olurum." Sarfettiği sözler ile kulaklarımda bir uğultu ve hemen ardından boğazımda bir yanma meydana geldi. Onu göğüsünden tutup kendimden uzaklaştırmak ve bu yakınlığın gereksiz olduğunu savunmak istedim ancak dudakları temasını kesmeden ve onu itmemden gram etkilenmeden sürtünerek burnumun ucuna kadar indi. "İhtiyaç duyduğunda, baban olurum." Dudakları burnuma küçük bir baskı uygulayarak kısa süreliğine tenimden ayrılırken çok geçmeden sıcak dudaklarının varlığını yanan yanaklarımda hissettim. Göğüsümde binbir çabayla canlı tutmak için çabaladığım, özenle sakladığım o minik kuşun kanatlarını delicesine çırptığına şahit oldum. Yutkunuşlarım arttı. Nefes alış verişlerim hızlandı. Dudaklarını aralayıp kısa bir nefes aldığı esnada burnunu bir kedi misali usulca yanağıma sürttü. "Sığınmak isteğinde, liman olurum." Ilık nefesini sertçe dışarı bırakarak aralık dudaklarımın arasından içeri sızmasını sağlarken kollarının arasında titredim. "Korktuğunda, kalkan olurum." Dudakları temasını kesmeden bir yol izlercesine dudaklarımı es geçip çeneme ilerledi ve bir sonraki durağında yumuşak bir baskıyla çeneme yaslandı. "Ne olmamı, neyin olmamı istiyorsan o olurum." Başını aşağıya eğmeden hemen önce bakışlarını gözlerime çevirerek yüz ifademi dikkatle inceledi. Rahatsız olup olmadığımı kontrol ediyor olmalıydı. Değildim. Biraz garip hisler içindeydim ancak bu senelerdir hissettiğim huzursuzluk, rahatsızlık ya da korku hislerine hiçte benzemiyordu. "İhtiyacına, isteğine göre şekillenirim ama bu durum kocan olduğum gerçeğini değiştirmez."
ÖTANAZİ OKULU(Kitap Oldu) by Maral_Atmc6
Maral_Atmc6
  • WpView
    Reads 7,802,148
  • WpVote
    Votes 192,434
  • WpPart
    Parts 18
Dilsiz bir kızın kalbi tüm kötülükleri kendisine çekiyordu. Hiçbir kalp bu kadar değerli olmamıştır. Yeşil, Ötanazi Okulu'na sürgün edildiğinde o yıllarda henüz bir çocuktu. Öz babasının onu nasıl bir yere mahkûm ettiğini bile bilmiyordu. Ötanazi Okulu, Amerika Birleşik Devletleri'ne bağlı olan Alaska'da açılmış karanlık bir okuldu. Bildiğiniz tüm o okulları unutun çünkü Ötanazi Okulunda öğretmenler ders vermiyordu. Her biri kendi dalında uzman bilimcilerdi ve oradaki amaçları bir okul dolusu öğrencinin üzerinde deneyler yapmaktı. Öğrenciler ise sıradan öğrenciler değildi çünkü her biri idam cezası almış mahkûmlardı. Okul onları satın alarak kendi deneylerinde kullanan karanlık bir girdaptan farklı değildi. Bir kez içine girince çıkmak mümkün değildi. Yeşil tüm o tehlikeli mahkûmların içinde göğsünde değerli bir kalple yaşamak zorundaydı. Herkes onun kalbini isterken kurtların içine atılmış bir kuzudan farklı değildi. Kalbini isteyenlerden biri de öz babasıydı. Babasının onun kalbi için okula tehlikeli bir suikastçı göndermesiyle, belki de tüm ezberler bozulmaya başlamıştı. Avcı'da her zaman bu kadar acımasız değildi. Özellikle ateşten kızıl saçları olan ve bir katile gülümseyen hasta bir kadını tanıyana kadar. Şimdi karar verme sırası ondaydı. Avını öldürmeli mi, yoksa korumalı mı? Sayfalar üzerinde konuştuğu bu dilsiz kadınla tam olarak ne yapmalıydı? "Kadın kandan korkuyordu, adam ise kan kokuyordu. Şimdi sen söyle; böyle bir durumda kadın özleyebilir mi ölüm kokan bir adamı?" dedim. "Kadın aptaldı adam ise kadına kör. Şimdi sen cevap ver; her şeye, herkese ve özellikle küçük bir kadına kör olan bir adam bekleyebilir mi kadın tarafından özlenmeyi?" diyerek bana cevap verdi.
YARALASAR(Kitap Oldu) by Maral_Atmc6
Maral_Atmc6
  • WpView
    Reads 17,295,087
  • WpVote
    Votes 692,986
  • WpPart
    Parts 56
"Soyun!" "Ne?" Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu göster." Tedirginlik içinde onlara baktığımda uzun bir masada oturan toplam on kişi görmüştüm. Ben kapıya yakın bir yerde duruyordum ve yanımda benimle aynı yaşta olan altı çocuk daha vardı. Sağımdaki kızın sol kolundaki yarasa damgasını gördüğümde sertçe yutkundum. Aynı damgadan benimde kolumda vardı. "Neyi bekliyorsun?" Bu soğuk ses yaşlı adamın sağ tarafında oturan kişiden gelmişti. Başını önündeki dosyadan hiç kaldırmadığı için yüzünü iyi göremiyorum. Hırkamı çıkardığımda benimle aynı hizada duran çocuklar koluma baktı. "Sende Yarasalardan birisin." Yaşlı adamın sesi huzursuz çıkmıştı. "Nasıl damgalandığını hatırlıyor musun?" Yine o adam konuşmuştu ve hâlâ başı önündeki dosyadaydı. İyi hatırlıyordum. "Hayır." Onlara güvenmiyorum. Cevabım ile kalem tutan eli hareketsiz kalmış fakat başını kaldırmamıştı. "Artık bizi neden buraya getirdiğinizi açıklayacak mısınız?" Yanımdaki çocuklardan biri konuşmuştu. Yaşlı adam sıkıntıyla bir nefes alarak bizlere baktı. "Aslında hepiniz aynı çocuk yurdunda bir zamanlar kaldınız. Peşinde olduğumuz biri var ve o yurttaki otuz çocuğu damgaladı. Şimdi yeniden ortaya çıktı ve Yarasaları bulup hepsini öldürüyor." Sanırım Yarasalar biz oluyorduk. "Bizimle işbirliği yapmak zorundasınız, tabii yaşamak istiyorsanız?" Masadakilere döndü. "Herkes kendi eğiteceği çocuğu seçsin. Unutmayın seçeceğiniz çaylaktan siz sorumlusunuz." Burada neler olduğunu anlamıyorum. Masadakiler bizi incelerken o başını hiç kaldırmayan adamın sesini duydum. "Gözlüklü kızı ben eğiteceğim." Burada gözlük takan sadece bendim.