Hissiz, acımasız,yakışıklı, güçlü ve zengin. Hepsi kadınlara güvenmeyen Alexander'ı tanımlamak için kullanılabilecek kelimelerdi. Hissiz ise en başı çekerdi çünkü o bütün hislerini rafa kaldırmıştı, ta ki Heaven'ı görene kadar. Kendisine muhtaç bu kız Alexander'ın bütün hayatını ve bütün inançlarını ters yüz edecekti. Peki o ne yapacaktı? Hissetmeyi reddettiği bütün duygulara kendini bırakacak mıydı yoksa herşeyi yıkıp geçip Heaven'ı da kendi fırtınasında boğacak mıydı? Heaven, masum, saf ve kırılgan. Tecrubesisliğiyle Alexander'ın fırtınasına karşı ayakta durabilecek miydi yoksa cennetten gelen bu masum melek o fırtına da yok olup gidecek miydi? Alexander yakıp yıkıp yok eden bir fırtınaysa Heaven bir papatyaydı... Not: Hikaye yetişkin içerik ihtiva edeceğinden rahatsız olacak olanları şimdiden uyarıyorum. - Tüm hakları tarafımca saklıdır. Hiçbir şekilde başka amaçlar için kullanılamaz, çoğaltılamaz ya da ticari amaç güdülerek iznim dışında basılamaz ve başka ortamlarda paylaşılamaz. Daha da dip not: okuduğunu anlayamayanlar ve başlıkları okumayı es geçenler için bu sadece bir ön okumadır!

Aşktan yana tüm duyguları sömürülmüş,güveni yalanlarla sarsılmış kalbi binlerce parçaya ayrılmış Londra'nın ortasında yapayalnız bir kız..Hailey Hoffman... Bir daha kimseyi sevemeyeceğine emin olduğu anda, kalbini tüm erkeklere kapattığı anda karşısına çıkan sırlarla dolu bir erkek ...Jackson Evans... Belki de Londra kara delik gibi bir şehirdi.Eninde sonunda zorla sizi içine çekecekti ya da siz merakla onun içinde kaybolmak isteyecektiniz. Peki ya hangisi? Aşka kendi ellerinize teslim olma mı ya da onun sizi ele geçirmesine izin vermek mi? Seçim sizin. Aşktan yana yaşadıklarımı biliyor olsaydın eğer,halen sevebiliyor oluşuma aşık olurdun...