akile_132891
- Reads 5,589
- Votes 337
- Parts 8
Kısık ve kararlı sesiyle, gecenin karanlığında yanan ışıkları bile ürkütmeyi başarmıştı. Keskin gözleri, sadece bir yere odaklıydı. Sadece tek bir yere...
-Tek soru... Sadece tek soru. Senin nasıl biri olduğunu tanımlamaya yetecek tek bir soru.
Kendimi bilmiş bir edayla yarım bir gülümseme yaparak beklediğimi belirttim. Nasıl yapacaktı bunu? Beni tek bir soruyla, saniyeler içinde nasıl tanıyacaktı? Hiçbir şeyden etkilenmemiş, kaskatı olan suratını biraz olsun gevşemesine izin vermeyen o ciddi ifadesini bozmadan, yavaş adımlarla bana doğru yaklaştı. Dışarıdan esen sert rüzgar, saçlarımı geriye yatırıp, gecenin aydınlığında yüzümün parlamasına izin veriyordu. Bundan fırsat yakalamış gibi, dudakları dudaklarıma hafifçe değerek, beni benden almasına göz yummadım.
-Karanlıktan korkuyor musun, küçük?
Yavaşça, benden uzaklaşıp karşımdaki tabureye oturmasını seyrettim. Ağzım açık, o keşfedilmemiş dudaklarını, bir kez daha arzularken kendimi kaybettim. Ellerimi çenemin altında birleştirip o evet dememi bekleyen gözlerini hayal kırıklığına uğratacak sözleri söylemek için sabırsızca bekliyordum.
-Korkmuyorum.
Bu sözlerim üzerine, odada bulunan mumların hepsi bir anda söndü. Rüzgar, saçlarımı yalayıp geçerken, bunların hepsinin bir tesadüf olmadığını anlamıştım. Hepsi birer oyundu. Fakat, gerçekten karanlıktan korkuyor muydum? Tüylerim diken diken olmuşken, etrafımda tek bir aydınlık yer arıyordum. Tek bir umut... Gecenin karanlığında, o sert ve kan dondurucu sesi, çığlık atma isteği uyandırıyordu bende. İşte şimdi, karanlıktan korkuyordum.
-O zaman, karanlıkta sakın bana bakma!
Ve tek bir çığlık, bütün hayatıma mal oldu...