Okunacak
13 stories
İnsan Neyle Yaşar? by ClassicsTR
ClassicsTR
  • WpView
    Reads 38,762
  • WpVote
    Votes 1,457
  • WpPart
    Parts 7
Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910): Anna Karenina, Savaş ve Barış, Kreutzer Sonat ve Diriliş'in büyük yazarı, yaşamının son otuz yılında kendini insan, aile, din, devlet, toplum, özgürlük, boyun eğme, başkaldırma, sanat ve estetik konularında kuramsal çalışmalara verdi. Bu dönemde yazdığı öykülerde yıllarca üzerinde düşündüğü insanlık sorunlarını edebi bir kurgu içinde ele aldı. Tolstoy, insan sevgisi ve inanç konularını ustalığının bütün inceliğiyle işlerken, İnsan Neyle Yaşar? ile gerçek hayatı yansıtan tabloların içinde yeni bir ahlak anlayışını ortaya koydu. Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları Basım: XXIV. Basım Yıl: 2012 Çeviren: Koray Karasulu
Sokrates'in Savunması by ClassicsTR
ClassicsTR
  • WpView
    Reads 27,362
  • WpVote
    Votes 1,091
  • WpPart
    Parts 5
Platon, nefret ettiğini söylediği dönemin politik yapısından ve devlet düzeninden yakınırken, yozlaşmanın örneği olarak "arkadaşı olan yaşlı bir adamın" haksız yere ölüme mahkûm edilişini örnek gösterir. Sokrates'tir bu kişi. Sokrates'in ünlü "Savunması", biri Xenaphon'a biri de Platon'a ait olan iki metin üzerinden günümüze ulaşmıştır. "Savunma" bize, bir yandan IÖ 4. yüzyılın Atina'sının hukuk sistemi ve devlet düzeninin işleyiş ve zaaflarını tanıtırken bir yandan da "Yunan aydınlanmasına" direnen muhafazakâr Atina egemenlerinin, mitolojik-dinsel kadim yapıyı arkalarına alıp ünlü bir sima. üzerinden gözdağı verme çabalarını göz önüne serer. Bu yönüyle "Savunma" hiç eskimeyen, evrensel bir sese dönüşür. Sokrates'in Savunması: Ölerek, yaşamanın onurunu korumak. Yayınevi: Bordo-Siyah Yıl: 2010 Çeviren: Cüneyt Çetinkaya
Korku by ClassicsTR
ClassicsTR
  • WpView
    Reads 31,847
  • WpVote
    Votes 1,853
  • WpPart
    Parts 10
Irene Wagner'in sevdiği bir kocası, iki çocuğu ve rahat bir hayatı vardır. Ancak kolay elde edilmiş bir hayatla mutlu bir şekilde baş etmek her zaman kolay değildir. Mutluluğu evinin dışında arayan Irene'nin başı, paragöz bir şantajcıyla derde girer. Piyanist Karl Brustmann'ın gerçek sevgilisi olduğunu iddia eden kadının istekleri bitmek bilmez. Kendini köşeye sıkışmış hisseden Irene, kocasına yaptığı hatayı itiraf etmek ister ama ne gururu ne de korkusu buna müsaade eder. Hatasının bedelini mi ödemeli, yoksa korkuyla yaşamaya devam mı etmelidir? Bu soruya bir türlü yanıt bulamayan Irene'yi yolun sonunda büyük bir sürpriz beklemektedir. Tasvir ustası Stefan Zweig'ın duygu betimlemeleri bu kitabı okumanızı değil, yaşamanızı sağlayacak. KÜNYE Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Çeviren: İlknur İgan Özgün Adı: Angst
1984 by ClassicsTR
ClassicsTR
  • WpView
    Reads 57,937
  • WpVote
    Votes 1,925
  • WpPart
    Parts 17
İngiliz yazar George Orwell'in 1949 yılında yayımlanan ve kısa sürede kült mertebesine erişmiş eseri 1984, 1949 yılında yayımlanmıştır. Distopya türünde bir roman olan 1984, "Büyük Birader", "Düşünce Polisi", "101 Numaralı Oda", "2+2=5" gibi çeşitli terminolojileri ve kavramları günümüz lugâtına dahil etmiştir. George Orwell kitapları arasında en çok bilinen eserdir. Romanın adı "Avrupa'daki Son Adam" ismiyle yayımlanmak istenmiştir fakat Orwell'ın yayıncısı başarılı bir pazarlama stratejisiyle kitabın adını Bin Dokuz Yüz Seksen Dört olarak değiştirmiştir. Roman, II. Dünya Savaşı'ndan sonra oluşan totaliter rejimlere ağır bir eleştiri niteliğindedir ve romandaki alegoriler ve semboller bu totaliter devletleri işaret etmektedir. Çevirmen: Celal Üster Yayınevi : Can Yayınları İlk Baskı Yılı : 2000 Sayfa Sayısı : 352
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu by ClassicsTR
ClassicsTR
  • WpView
    Reads 79,279
  • WpVote
    Votes 4,469
  • WpPart
    Parts 6
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'nun kadın kahramanını sadece uzun bir mektubun yazarı olarak tanıyoruz. Kadının hayatı boyunca sevmiş olduğu erkek için kaleme aldığı bu mektubun "gönderen"inin adı yoktur. Mektubun başında tek bir hitap vardır: "Sana, beni asla tanımamış olan sana". Kadın büyük tutkusunu hep bir "bilinmeyen" olarak, yani tek başına yaşamaya razıdır, bu aşk öyküsünde "taraflar" değil, sadece tek bir "taraf" vardır. Böylesine, gerçek anlamda aşk denilebilir mi? Çevirmen: Ahmet Cemal Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları İlk Baskı Yılı: 2012
Çocukluğum by ClassicsTR
ClassicsTR
  • WpView
    Reads 16,611
  • WpVote
    Votes 432
  • WpPart
    Parts 13
Maksim Gorki'nin bu kısa romanı, hayatının çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemini anlattığı ünlü üçlemesinin birinci kısmını oluşturur. Otobiyografik anlatı türünün en beğenilen örneklerinden biri olan Çocukluğum, Gorki'nin Rusya'nın orta kesiminde bulunan Nijni şehrinde yaşadığı yılları anlatır. Bir çocuğun ailesini ve insanları tanıyarak, iyiyle kötü, güzelle çirkin, şiddetle merhamet, sevgiyle nefret gibi değerlerin yaşamda, insan ilişkilerinde iç içe girdiğine tanık olarak geçirdiği bu yıllar, aynı zamanda, Rusya'da sarsıcı altüst oluşların yaşandığı, 1905 ve 1917 devrimleriyle ve bütün gürültüsüyle XX. yüzyılın yaklaştığı yıllardır. Babası öldükten sonra annesi tarafından büyükbabasıyla büyükannesinin yanına bırakılan Aleksey, iki ihtiyarın yanında bir yandan büyükannesinden dinî hikâyeler dinler, diğer yandan büyükbabasının ani şiddet patlamalarına tanık olur. Amcaların miras çekişmeleri, doğumlar, evlilikler, müzik eşliğinde dinlenen halk efsaneleri... Bir epik şiir havasıyla geçen günler aynı zamanda büyük bir yazarı ortaya çıkarmaktadır. Gorki'nin olgunluk çağında anlattığı bu çocukluk hikâyesi aynı zamanda büyük bir yazarın kendi kendini tanıma çabasıdır.
Deniz Kurdu by ClassicsTR
ClassicsTR
  • WpView
    Reads 8,621
  • WpVote
    Votes 464
  • WpPart
    Parts 9
Jack London'ın bütün eserlerine bir simgeci natüralizm örneği olan Deniz Kurdu ile devam ediyoruz. Varlıklı bir aileden gelen Humphrey Van Weyden, geçirdiği deniz kazasının ardından Hayalet adlı uskunanın kaptanı Wolf Larsen tarafından kurtarılır. Barışçıl bir "beyefendi" olarak, iradesi dışında Larsen'in hizmetine girmesiyle kendini şiddet dolu "gerçek dünya"da bulacak; bu deneyim onu elitist bir entelektüelden, cesur bir eylem adamına dönüştürecektir. Van Weyden'la Larsen arasındaki çatışma, yalnızca zayıf olanın ezildiği bir dövüş değil, bir fikir savaşıdır aynı zamanda. Hayatı "kutsal" olarak gören Van Weyden'ın idealizmiyle, var olmak dışında bir kaygı taşımayan Wolf Larsen'in materyalizmi arasındaki karşıtlık roman boyunca yinelenirken, Deniz Kurdu'nu farklı düzeylerde okunabilecek bir yapıt haline getirir. Ancak, London'ın en büyük başarısı hiç kuşkusuz ustalıkla geliştirip ete kemiğe büründürdüğü unutulmaz Wolf Larsen karakteridir. Nietzsche'nin "üstinsan" kavramını anıştıran Wolf Larsen, Ambrose Bierce'in de dikkat çektiği gibi, bir yazarın yaratabileceği en muazzam karakterlerden biridir...
Robinson Cruose by ClassicsTR
ClassicsTR
  • WpView
    Reads 16,111
  • WpVote
    Votes 363
  • WpPart
    Parts 20
Daniel Defoe (1660-1731) Londra'da varlıklı bir ailede dünyaya geldi. İyi bir akademik eğitimin ardından ticarete atıldı. Çetin ve macera dolu bir ticaret hayatının ardından siyasi yergilerle yazarlığa başladı. Gözü pek bir gazetecilik kariyeri ve pek beğenilen didaktik eserlerinin ardından, geç sayılabilecek bir yaşta onu dünya edebiyatının başköşelerinden birine yerleştiren Robinson Crusoe romanını yazdı. Defoe bu ölümsüz eserinde, gemi kazası sonucu düştüğü ıssız bir adada hayatta kalma mücadelesi veren Robinson Crusoe'nun hikâyesini ustalıkla anlatır. İnsan doğasını çok iyi tanıyan yazar güçlü kalemi ve yalın üslubuyla insanlık tarihinin her döneminde, her okurun kendisinden bir şeyler bulabileceği bir kahraman yaratmayı başarır. Çeşitli konularda pek çok eser yazan Defoe, İngiliz romanının kurucularından sayılır.
Yeraltından Notlar by ClassicsTR
ClassicsTR
  • WpView
    Reads 65,802
  • WpVote
    Votes 2,522
  • WpPart
    Parts 21
Yeraltından notlar gerçek dünyadan kendini soyutlamış bir kişinin iç çatışmalarını ve hezeyanlarını konu alır. Bu roman Dostoyevski'nin daha sonra yazacağı büyük romanların ipuçlarını taşımaktadır.
Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat by ClassicsTR
ClassicsTR
  • WpView
    Reads 51,118
  • WpVote
    Votes 2,189
  • WpPart
    Parts 10
Zweig bu novellası'nda bir kadının yaşamını bütünüyle değiştiren yirmi dört saatlik deneyimini anlatırken, insanda içkin saplantıların ve dayanılmaz arzuların sınırlarında gezinir. Özgürce ve tutkuyla içgüdülerinin peşine takılan bir kadının bu kısa ve yoğun hikâyesi, kadın kalbinin sırlarına ermiş ustanın kaleminde olağanüstü bir anlatıya dönüşür. Yapıtı için mekân olarak muhteşem atmosferiyle Fransız Riviera'sını seçen Zweig, 1920'li yılların sonlarında Avrupa'nın "kibar" tabakasının ikiyüzlü ahlak anlayışına yönelik eleştirel tavrıyla dikkat çeker.