Bu kitabımda ateistlere cevap veriyoruz.

Soruların cirit attığı bir asırda yaşıyoruz. Lâkin öncekilerin verdiği cevapları bulma gayretinde bulunmuyoruz. Tembellik hastalığı, kibir ve gurur mikrobu, tahlillerde çıkan okuma düzeyindeki düşüklük sebebiyle oturduğumuz yerde imanımızın kıvranmasını izliyoruz, belki de farketmiyoruz bile. Bize sunulan soru ne olursa olsun, cevabı olduğundan eminim. Hatta sorunun cevabını icad yahut keşfe lüzum kalmadan, eskilerin asırlar öncesinden bize miras bıraktığından da eminim. Sadece bu zamanda Kur'an'a saldırmadılar, sadece bu zamanda iman eseslarına hücum edilmedi, sadece bu zamanda çıkmış sorular değil bu sualler... 14 asırdır geri sarılmış bir plağı dinliyoruz karşı taraftan. Sadece modernize kisvesi altından, günümüzün bilgi yığınlarından faydalanarak, biraz da dili usta kullanmaları ile küflenmiş yemeği ısıtıp ısıtıp önümüze koyarak zehirleme derdindeler. Küfür gibi bir taraftan, sadece gayeleri örtme ve inkâr olan bir yoldan yeni bir şey beklemek saçmalık olur zaten! Sözümüz öncelikle düşünme ve idrak kabiliyetini kaybetmemiş, vicdanı olduğunun şuurunda olan ve çalışan, gurur ve kibir gibi savaş silahlarını yere bırakan, okuma yoksunluğu olmayan ve tembellik döşeğinden sıkılanlaradır. ☆ Sorularınızı yorum olarak beklerim 😊

Bediüzzaman ve iman davasını birde böyle oku..

Açıklamalar alıntıdır.

İçimde kopan dağınık fırtınanın nizam içerisinde cümleleri dökülüşü ile oluştu bu kitap. Genel olarak İslâm adına bir çakıl taşı, cevabı bilinmemesinden ötürü sorulmaya çekilen suallere birer cevap niteliğinde yazıldı. Keyifli okumalar öyleyse...

Kalbim yaralı, kendi hastalığını fark edemeyen kalpler ölü kaldı. Artık atom bombasından daha şiddetli bir silah varsa iman çeldiren sorulardır. Arayana ve bulma gayreti içinde olana elbette ki çözümü vardır. Lâkin bu devrin dört büyük hastalığı; tembellik, hevesperestlik, gurur ve laf dinlememezlik! Akıllarına takılan ve kalpleri çürüten o sorulara cevap arama gayreti içine düşmüyorlar; çalışma ve gayret gösterme isteklerini kaybetmiş kimseler; hevesleri lezzet alsın diye ruhlarına işkence çektirmeye razı mahlûklar; bu hastalıkların şiddetlenmesi neticesinde kulakları hakikati dinleme özelliğine sağır kalıyorlar! Bu ümmeti kurdukları entrikalar ile o dört hastalığa düçar etmeye sebebiyet verdikleri gibi, kendilerini sadece Kur'an'dan değil de her kitaptan uzaklaştırdılar! Halbuki Kur'an-ı Kerim içinde tüm bu hasta hallerine ve ölüm döşeğine düşmüş ruhlarını diriltecek külli bir şifa barındıran bir ayet-i kerime var ki hem de Rabb'imizin bu ümmetinin yaşayacağı çaresizliği ilmi içerisinde bilmesiyle ilk indirdiği ayet-i kerimedir; "Yaradan Rabbinin adıyla oku!"(ALÂK/1)