Corvus geceleri, kendi doğrularına ters düşen suçluları avlayan, kendi yöntemleriyle kanıt toplayan, failleri polise teslim eden ve sonuca ulaştırdığı her kovalamacanın ardından adalete olan umuduna dair içinde mum yakan bir fikirdir. Yaktığı mumlardan rahatsız olan birtakım kimselerin ısrarıyla, onu yakalamak üzere emniyet teşkilatında bir ekip kurulur ve ekip zaman kaybetmeden onun peşine düşer.
Corvus'un geçmişinden gelen beklenmedik bir düşman, ekiple Corvus'u sık sık karşı karşıya getirir ve iki tarafı da beklenmedik zor durumların içine sokar. Yaptıklarının kendisinden ve vicdan azabından fazlası olduğunu, adalet sisteminin çöktüğünü zamanla fark eden Corvus, bunda parmağı olan herkese karşı savaş açar ve içine girdikleri soğuk savaşta iyiler ve kötüler değil, doğrular ve yanlışlar çarpışır. Savaşa giren her kişi kendi doğrularını sorgular ve alınan cevaplardan biri, her yanlışın kötü, her doğrunun da iyi olmadığıdır.
Kuzgun'un meydan okuması büyük ses getirir. Ülkenin tüm gündemi Kuzgun'un manifestosu haline gelirken beklenen adımlar atılmaya başlar. Kuzgun'un sesine kulak veren ile onun susturmak isteyenler her alanda bir çatışma içerisine girerken işler çetrefilleşir. Ekip üzerindeki baskı artarken Kuzgun meydan okumalarına devam eder. Attığı her adım sonrası halkın verdiği cevabı değerlendirir ve buna nasıl devam edeceğine karar verirken ülkenin tümünde bir ayaklanma başlar.
"Soyun!"
"Ne?"
Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu göster."
Tedirginlik içinde onlara baktığımda uzun bir masada oturan toplam on kişi görmüştüm. Ben kapıya yakın bir yerde duruyordum ve yanımda benimle aynı yaşta olan altı çocuk daha vardı. Sağımdaki kızın sol kolundaki yarasa damgasını gördüğümde sertçe yutkundum. Aynı damgadan benimde kolumda vardı.
"Neyi bekliyorsun?" Bu soğuk ses yaşlı adamın sağ tarafında oturan kişiden gelmişti. Başını önündeki dosyadan hiç kaldırmadığı için yüzünü iyi göremiyorum.
Hırkamı çıkardığımda benimle aynı hizada duran çocuklar koluma baktı. "Sende Yarasalardan birisin." Yaşlı adamın sesi huzursuz çıkmıştı.
"Nasıl damgalandığını hatırlıyor musun?" Yine o adam konuşmuştu ve hâlâ başı önündeki dosyadaydı.
İyi hatırlıyordum. "Hayır." Onlara güvenmiyorum.
Cevabım ile kalem tutan eli hareketsiz kalmış fakat başını kaldırmamıştı.
"Artık bizi neden buraya getirdiğinizi açıklayacak mısınız?" Yanımdaki çocuklardan biri konuşmuştu.
Yaşlı adam sıkıntıyla bir nefes alarak bizlere baktı. "Aslında hepiniz aynı çocuk yurdunda bir zamanlar kaldınız. Peşinde olduğumuz biri var ve o yurttaki otuz çocuğu damgaladı. Şimdi yeniden ortaya çıktı ve Yarasaları bulup hepsini öldürüyor." Sanırım Yarasalar biz oluyorduk.
"Bizimle işbirliği yapmak zorundasınız, tabii yaşamak istiyorsanız?" Masadakilere döndü. "Herkes kendi eğiteceği çocuğu seçsin. Unutmayın seçeceğiniz çaylaktan siz sorumlusunuz."
Burada neler olduğunu anlamıyorum.
Masadakiler bizi incelerken o başını hiç kaldırmayan adamın sesini duydum. "Gözlüklü kızı ben eğiteceğim."
Burada gözlük takan sadece bendim.