Yavaş yavaş sonumun geldiğini hissediyordum. Adım sesleri yaklaşıyordu. Nerdeydim bilmiyordum ama kaybolmamıştım çünkü olduğum yere kendimi ait hissediyordum.
Burnuma gelen tanıdık kan kokusu beni korkutmak yerine sakinleştiriyordu. Alışık olduğum bir şeydi kan.En sevdiklerimin kanı ellerimdeyken, kan kokusu beni korkutamazdı.
Yüzümde bir flaş gibi patlayan ani ışıkla gözlerim kamaştı. Yavaşça alışırken gözlerim ışığa, karşımda bir kadın gördüm. Yüzünün ipeksi görünüşü karşısında nefesim kesilirken bedenine inen gözlerim dehşetle açıldı.
Kalbindeki kocaman deliği görünce yüzüne baktım korkuyla. Böylesine güzel bir kadın ölmeyi hak etmiyordu.
Kadının yüzündeki tek ifade şefkatken ve gözümden ayrılmıyorken gözleri,yardım etmek istedim.
Arkasında beliren adamla olduğum yerde kalırken kadının bakışları değişti. Öfke ve nefretle bakmaya başladı bana. Adamında gözlerinin yalnızca tek bir odağı vardı, gözlerim.
Adam işlemeli bir hançeri havaya doğru kaldırırken iki farklı göz çok farklı duygularla bakıyordu gözlerime. Ancak benim gözlerim ayrılmıyordu adamın gözlerinden. Acıyla bakıyordu adam, hasretle, aşkla.
Sonra kadının boynuna yasladı hançeri.Gözleri bendeyken burnunu kadının saçlarına yaslayıp derin bir nefes aldı ve kadının boynunu hiç acımadan kesti.