illaki elimi tutmana gerek yok, sadece elini uzatsan kalkıp sana gelirdim.
yokluğuna kalıcı bir çözüm bulamadım hâlâ. eski bir şarkı duysam aklıma geliyorsun. ne zaman düşecek gibi olsam, sana tutunuyorum. şu boyası solmuş duvara astığım eskimiş fotoğrafta bile gülüşün güzel duruyor. ve içten içe seni düşünüyorum hâlâ. eksiliyorum azdan az. değil miydi zaten, sonunu düşünen kahraman olamaz. ve hiçbir şiir de şairini sevmez.
ellerini esirgiyorsun benden, sesini. kendini. nasıl bir ihtiyaç bu, kimse bilemez. durmak bilmeyen bir trenin yol aldığı rayın üstüne, gökyüzünü izlemek için uzanmak gibi. kimse bilmez nereden başladığını ya da nerede bittiğini yolların. beni sana getirmeyen, bitmek bilmeyen bu yolların. su değil zamandır akıp giden. ve, ve bu kadar kemiğin altından kalp kırılır.
onca şeye rağmen hâlâ ayaktasın belki ama dizlerin yaralı.
üstü karalanmış kelimeler gibiyim. kan ter içinde kaldım sana gelirken, ama dönmedim hiç bu yoldan. fikrimden dahi geçmedi. fakat gelene kadar, sana. kim bilir neler değişti. sana gelmek için. tam üç cadde, beş sokak, iki köprü. ve bir de şehir geçtim. az kalsın eziliyordum. umursamadım. durmadım. ben görmeyeli her şey çok kalabalıklaşmış, sen bile. sen. neden?!