Angelia kendisini tersleyen bu küstah genç adama gözlerinde yanan bir öfkeyle baktı. Hicbir şey demeden kağıtlarını, kamerasını ve çantasını yere bıraktı. Sonra koşarak İsrailli askerlerin arasından geçip buldozerin önüne geldi ve ellerini iki yana açarak bağırdı.
"Bu evi yıkamazsınız! Bu insanlık haklarının ihlalidir."
Ammar bir an neler olduğunu anlayamadı. Bu gazeteci kız buldozerin önüne mi atmıştı kendini az önce?
"Bayan, hemen oradan çıkın. " Elinde megafon olan bir asker Angelia'ya seslendi.
"Hayır bu evi yıkamazsınız! Buna izin veremem."
"Hanımefendi hemen oradan çekilin yoksa zor kullanmak zorunda kalacağım. "
"Hiçbir şey yapamazsınız, ben Amerikan vatandaşıyım."
Ammar önünde gerçekleşen bu olaya inanamıyor, ne yapması gerektiğine karar veremiyordu. Şu an o askerlere kafa tutmak intihar etmeye eşti ve mantıklı değildi .
"Nerenin vatandaşı olduğunuz bizi ilgilendirmez. İşimize engel oluyorsunuz, çekilin. Son uyarımı yapıyorum."
Silahlar kalktı. Ammar silahını gazeteci kıza uzatmış ve her adımda ona daha çok yaklaşan askeri görünce dayanamayıp o da buldozere yaklaştı. Genç kadın askerin kendine yaklaştığını görüyordu da neden kaçmıyordu?
Asker son kez seslendi. "Gerçekten son uyarım, çekiliyor musunuz?"
Angelia Ammar'ın "Buraya gel!" diye bağırmasını duymazdan geldi ve yerden aldığı büyük bir taşı karşısındaki askere fırlattı.
Buna eş zamanlı olarak kafasında dayanılmaz bir ağrı hissetti. Etraf birden karardı ve yere yığıldı.
Tek duyduğu onu kucaklayıp oradan çıkarmaya çalışan Ammar'ın hayret dolu sesiydi. "Amerikalılar."