Alevlerin kıyısında yakmalık sunu, gözleri bağlı, ateş saçan dudakların üstünde bir kaç damla yalnızlık. Alevler bile yakamamıştı bu kasabanın tozla bulut olmuş dikenli ruhlarını. Kurban bile bilmezdi hangi reçetenin ilacı söndürecekti bu yalnızlığın ızdırabını.
Bir ruhun gazabı üç can aldı. O kanlı gece de dökülecek her damla yaş, Başarı için yakılmış ruhlar, bit pazarında paha biçilmezdi.
O kırk yıllık hazinenin hemen arkasında, içki kasalarının üstünde kurulmuş hayaller. Burası bit pazarıydı; o hayallerin kırıklarının sorumluları paha biçilmezdi. Bu hikayenin hayalleri on kuruşa, bit pazarında, sahipsizce saman kağıtlarında, sahte diye ucuza satılmakta.
Siz: Sırf beraber çalıştığımız için bana böyle davranmanıza izin veremem, İlker Bey?
İlker bey: Davranışlarımın sebebi sadece beraber çalışmamız değil Başak hanım.
Siz: Peki ya ne?
Siz: Ne bu haddinizi aşmalarınız?
Siz: Sabrımı zorlamalarınız.
İlker bey: Aklımı sikip attığın için bunların cevapları bende de yok. Buna aşk diyorlar ama çok saçma.
İlker bey: Hiçbir insan, bir insanın iradesini bu kadar sikemez.