Karanlıkların diline pelesenk ettiği acılarla boğuşan Leyal, bir nefes daha çekebilmek için yaklaştı uçurum kenarına. Ona ölüm en yakışacak tondu belki de. Arkasında bırakacak kimsesi olmayan,herkes tarafından bırakılmış bir küçük kızdan ibaretti. Ruhu ayaklarının önüne fütursuzca atılmış,boğazındaki yağlı ilkmek çoktan çekilmişti. Ona ait olan tek şey bedeniydi. Uçurumun dibinden çöktü ve ayaklarını aşağıya doğru sarkıttı. "Atlamayı düşünüyor musun?" dedi Barut arkasından. Arabanın kaputuna yaslanmış,kızın her hareketini kehribar hareleri dikkatle kontrol ediyordu. Leyal sarsıldı ilk baş. Sonra omuzlarını silkti. Endişesizce. Ne olurdu ki şimdi atlasa. Kim ağlardı ya da kim üzülürdü arkasından. Toprağa karışmış babası mı,yoksa üvey babasımı. Ya da koynunda kabuslarına veda ettiği bu adam mı? "Bilmiyorum. " dedi. Aslında gerçekten ölmek istiyordu. Artık bu yükler omuzlarını acıtıyordu. Bir an önce kurtulsaydı. Cesedi bir mezara konmasa da olurdu. Kim ziyaretine gelirdi ki? Barut saatine göz attıktan sonra ellerini göğsünde birleştirdi ve iç çekti. Sonra o hiç bir duygu barındırmayan sesini,dağları titretecek,uçurumları yıkacak kadar güçlü çıkardı. "Beş dakikan var. Kararını ver. Beş dakika dolduğunda ölmek istesen de buna izin vermeyeceğim. " dedi ve derin bir nefes alıp devam etti. "Beş dakika sonra seni kollarımın arasına aldığımda , bu gece yine koynumda uyuduğunda,yeni bir sabaha uyanacaksın. Ve kız çocuğu,kollarımın arasında parçalanacak olsanda...gidemeyeceksin. " Yayınlanma tarihi 15.03.2017
14 parts