25 parti In corso "Zapt et onu!" diye tüm şiddetiyle bağırdı Orhan.
Yeşil gözlerinden ateş fışkırıyordu. Belki de onu hayatımda hiç görmediğim kadar kızgın görüyordum.Gözlerindeki öfke büyük bir taşkınlığa uğramıştı ve karanlıkta bir mum ışığı misali parlıyordu. Fakat durduramazdım o kadını, eğer önüne geçersem beni bile tanımayacaktı. Hatta özellikle beni tanımayacaktı. Üstelik ben merhamet edeceği son kişi bile değilken onun merhametine sığınamazdım. Söz konusu intikamsa içinde usul usul uyuttuğu canavar gözlerini açıp, asaletle, 'her şeyin hakimi benim' dercesine ayağa kalkınıyordu. Üstelik bu intikam hırsının güçlü bir nedeni vardı. Sebebi hayatım boyunca alabileceğim en büyük darbelerden biriydi. Nedeni en az onun kadar benim de canımı yakıyordu. Ama o bunu anlamıyordu. Kendi acısı için herkesin canını yakardı.
Çığırından çıkıyorduk, ikimizde o kontrolü tamamen kaybedersek sonumuz uçurumdan başka bir şey değildi.
O masum değildi ama bende suçlu sayılmazdım. O da suçlu değildi ama masumluk benim içinde geçerliliğini en başından yitirmişti. Biz bu savaşta ne masumduk ne de suçlu. Biz iki düşmandık ve ölümüne oynuyorduk.
Seninle kanlı bıçaklı olmayalım demişti bir keresinde, oysa şu an ikimiz de çoktan bıçakları çekmiştik birbirimize. En kötüsü ise; gerektiğinde kanatmaktan çekinmiyorduk.
Onu durdurmanın yolu kanatmaktan değil, yok etmekten geçiyordu... Aya Amirova'yı yok etmek demek ise gözü kapalı bir intihar çeşidiydi benim için.
༺༽♕༼༻
Sizden zorla oy ya da yorum istemiyorum. Emeğimin karşılığı neyse bana onu verin yalnızca:))