Ellerindeki kanın kokusu bir katilin kalbini andırıyordu bana. Bir ses yankılıyordu boş sokakta. Bir çığlık. Ellerinden akan kanın her bir damlası ahenkli bir ıslıkla kulaklarımda çınlıyor, ölüm soylu nefsini enseme doğru üflüyordu. Korku gözlerimde açıkça belirmişti. Uzay boşluğunu andıran gözleri ilk defa böyle ifadesiz bakıyordu. Sanki ne düşündüğüm umurunda değilmiş gibiydi. O hadsiz bir katilden farksızdı gözümde. Tam önümde bıçakladığı adamın kanı ellerinden boşalıyordu. Şuan belki ölsem umursamazdı, gözlerindeki yazıyı okuyunca bu çıkıyordu ortaya. Ama bilmediği tek bir şey vardı ki, ben zaten onda ölmüştüm. Onda yanmıştım, onun ateşiyle onda tutuşmuştum. Gelecek, benim yanmamla son bulmuştu. Sudan, uzak durmuştum. Su, gelecekti. Sönmemek için gelecekten uzak tutmuştum kendimi. Ama ellerinden akan kan toprağın altına yayılan kökler misali, damarlarıma yayılmış ve söndürmüştü beni. Döktüğüm gözyaşları açılan onca sayfada tutuklu kalırken işlevini tekrar kazanan ateş, cenneti aleve vermişti. Cennet cehennem olmuştu. Tanrı'ya küsen bu adam, bilmeden bir yanlış yapmıştı. Belki kendisi farkında değildi fakat adamın yaptığı yanlış, onu hayata küstürmüştü. O inançtan bir haberken biz birbirimizin tam tersiydik. Benim ismimin anlamı bile ne kadar inançlı olduğumu ona addederken, onun düşünceleri benim tam tersimdi. Fakat bu adamın yanına durdukça ona benzemiştim. Benim küçük, inançlı ruhum, kocaman bir adamın vücudunda tekrar yapılandırılmıştı. Tanrım eğer onun deyişiyle sana son bir şeyler söyleyecek olursam; Onu eli kanlı bir katil olarak aşılama gözlerime. Tanrım varsan bu anları sil hafızamdan. Tanrım eğer oradaysan ve burayı izliyorsan çocuk Vega'yı bağışla bana. VE TANRIM EĞER VARSAN BIRAK CENNET CEHENNEM OLARAK KALSIN, İNSANLAR GERÇEKLİĞİ TATSIN.