Tren önümüzden geçerken saçlarımız ve kıyafetlerimiz rüzgarla bir oldu. Pencerelerden yansıyan sarı ışık hüzmeleri üzerimize düştü ve bir gölge gibi hızla uzaklaşarak yerini yeni ışıklara bıraktı. Çağın gözlerini kısarak bu anın bitmesini beklerken onu izledim. Tişörtü ve gömleği şiddetle etrafa savruluyor, saçları alnına çarparak geri gidiyordu. Kemikli elleri poşeti zor tutuyordu. Biraz yukarı çıktığımda acımın kaynağı olan dudaklarına takılı kaldım. Baştan aşağı bana ait değildi. Parmağını tutmaya bile iznim olmayan bu çocuk için ne yapmam gerekiyordu? Onu artık nasıl sevebilirdim? Onu artık nasıl unutabilirim? Dudaklarımı araladım ve trenin yüksek gıcırtılı sesinden yararlandım. ''Seni seviyorum!''
16 parts