"Chan-ah seni seviyorum." dedi ve eliyle gözyaşını sildi. Onu çok seviyordu. Canından çok... "Senden nefret ediyorum. Sen-den nef-ret edi-yor-um. Git başımdan Subin." Canı yanmıştı Subin'in. Zaten Chan'dan sonra hiç gülememişti. Ama onu ölesiye seviyordu. Her zaman ki gibi canı yanmıştı. Ama bu sefer ki... Bu seferki çok başkaydı. "Ben sana n'aptım?! Yapma n'olursun!!" Gözyaşlarını durduramıyordu artık. "Beni sevme Subin-shi. Beni sevme. Beni sevmeni istemiyorum!!" "Yapma Chan!! Bunu benden isteme. Yapamam! Anlamıyor musun yapamam?! Chan sen sevmesende olur ama beni kendinden uzaklaştırma. Benden seni sevmememi bekleme. Chan-ah bunu yapamam." "Yaparsın. Bana benden nefret ettiğini söylersen bunu başarabilirsin." dedi ve arkasını dönüp hızlı adımlarla ilerledi. Gözünden birkaç damla yaş geldi. "Neden ağlıyorum?! Yoksa onu mu seviyorum?! Böyle bir şey yapamazsın Chan. Kendine gel ondan nefret etmen lazım!!!" dedi içinden. Arkasından biri koşuyordu. Chan adımlarını daha da hızlandırdı. Ama koşan kişi ona yetişmişti. Önüne geçti. Subin'di o. Subin Chan'ın ellerini tuttu. Ona yaklaştı. Chan'ın ağladığını görünce o da ağladı. Yüzüne yaklaştı. Tam o sırada Chan'ın gözünden bir damla yaş düştü. Yüzünde çizgi çizerek ilerliyordu. Subin tam göz yaşının düştüğü yerden öptü. Tuzlu olması gereken göz yaşı Subin'e çikolata kadar tatlı geliyordu. Subin'in dudakları hala Chan'ın yanındaydı. Chan hala ağladığı için Subin'in ağzına hala gözyaşı geliyordu. Ama o bundan rahatsız değildi. "Senden nefret edemiyorum Subin-shi. Beni kendine bağladın küçüğüm. Sanırım sana aşık oldum" dedi kısık sesle ve Subin'in dudağına küçük bir öpücük bıraktı.All Rights Reserved