''Siyahın,intiharı beyazı doğurdu.''
Yağan kar, şiddetini arttırırken, elimdeki kahve bardağını sıkıca tuttuğum parmaklarımı gevşettim. Gökyüzü, acıklı bir öyküyü anlatırcasına kararırken, elimdeki bardak aniden yere düştü. Yere saçılan cam parçaları, etrafa savrulurken, gözlerimden yaşlar akmaya başladı.Bunlar normal göz yaşları değil, kanlı göz yaşlarıydı.
Gökyüzünün anlattığı acıklı hikaye, benim öykümdü. Ruhum, bedenim ile beraber günden güne çürürken, bir gün parçalara ayrılıp yok olacağımı biliyordum. Bunu bilmek, beni üzmüyor, aksine mutlu ediyordu.
Öyle ya, çürük ruhlu insanlar, göründüğü kadar kötü değildi. En azından, bir gün yok olacağının bilinci ile yaşayabiliyordu bu insanlar. Ama ruhu çürük olmayanlar her geçen gün ne olacağını bilmeden yaşamaya devam ediyordu.
En azından bir sonunun olduğunu bilmek, mutlu ediyordu benim gibi insanları. Ruhu çürük insanlar bir değil birden fazlaydılar. Bu insanların bir gün birleşeceği tek bir yer vardı.
Orasıda ''Çürük Ruhlar Vadisiydi.''
Kardeşi Mert için gittiği bir barda seçtiği bir adamdan hamile kalmayı planlayan Duru'nun tek amacı doğacak olan bebeğinin kardeşine nefes olmasıdır.
Duru amacına ulaşır fakat bilmediği şey ise seçtiği adamın karanlık dünyasıdır.