Dudaklarımda acın var hâla, ve ben bir günü daha istila ediyorum gövdemden. Koptuğum baltanın acısı bile tatlı geliyor bu ara, hoş bu ara hep acıyım ya.. İnsanların bedevi gururundan eliyorum iyimserliğimi. Böyle daha kuvvetliyim, böyle yağmur taneleri tükürmüyor suretime, böyle kırmızı karı kanlanmış hayaller gibi tezat düşürmüyorum beynimden. İnsanlar benden nefret ediyor biliyorum. İnsancıklar.. Hiç değerleri olmadı gözümde. Buna değer' mi bilmem.. ben kendimden çıktım artık. Bak kendinden henüz çıkmadım, ak kalemime bi nebze kirli lacivert damladı, ateş isteğin yerden harladım. Buna can mı dayanır? Sırtımda ki çizikler göz çizgilerimden daha belirginken, aşktan kopmamak mı henüz erken? Seni bu denli dillendirirken, adında dinlenmekti gayem şahsen. Hep şunu derdim kendime, iki çeşit insan vardır ömürde. İyi insanlar ve kötü insanlar. Kötü olmaktan geçtiğim son şanstı iyi olmak. Onu da beceremedim.. İnsanlar böyle de benden nefret etti. Hep şiirlerimi sevdiler, beni değil. Hiç. Hiç! Hiç gibi bedbaht bi haldeyim. Hiç gibi aciz, hiç gibi dağınık, bazen piç gibi yalnız. Sokakta ki bir dilenci bile benden şanslı gibi hissediyorum. Hatta bazen içimin acısını bedenimin acısıyla kıyaslıyorum. Sırf hissetmeyeyim diye her gece sırtıma çizikler atıyorum. Duşa ağlamak için giriyorum, bazen nefesimin farkına varayım diye boğazımı sıkıyorum. Ama insanlar buna şizofren derler, ayaklarımı taşa vurduğumda bi hınçla, deli diye güldükleri gibi.. Hayır deli değilim. Dedim ya, içimin acısını bastırmaya çalışıyorum sadece. Her gece, biraz daha yüksek ve biraz daha ölüm gibi hissediyorum bunu. Hiç gibi bedbaht bi haldeyim. Hiç! Hiç! Acizim, azım. Hatta bazen piç gibi yalnız.. #YesimAtilla
Bu kitapla bambaşka bir töre hikayesi okuyacaksınız. Bol kahkahalı kimi zaman gözyaşları içinde kimi zaman da öfkeleneceksiniz. Ama bir karakter var ki o sizden biri. Onu seveceğinize emimim.
Ezman okumak için gittiği ve orada kalıp çalışmaya başladığı İngiltere'den Mardine yaz tatiline gittiğinde berdel kararıyla Asmin ile evlenmek zorunda kalır.
Ne Ezman bu zamana kadar izleyip okuduğumuz bir ağa ne de Asmin boynu bükük bir berdel gelinidir. Ezman başta bu evliliği kabullenmek istemez ve Londra'ya kaçma planları yapar. Sizce bunu başarabilecek mi?
Her ikisi de bu kadar alışagelmişin dışında bir karaktere sahipken, evlilikleri ayakta kalabilecek mi?
Ezman Ağa'nın ve Asmin'in berdel hikayesini okumaya, okurken hem gülüp hem ağlamaya var mısınız?