#10 Mizah
#4 Klasikler
#12 Macera
Küçük bir mahallenin küçük insanıydım ben. Uçuk kaçık hayallerim, çatlak bir ailem vardı. Bu kadardı işte her şey. Anlatacak pek bir şey yoktu. Türkan'dım ben. Üniversiteyi kazanamamış vurdumduymaz Türkan... Memur bir ailenin büyük prensesiydim.
Bu sıradan hayatımı bir kağıt parçası sayarsak kader de eline kocaman bir fırça ve boyalar verilmiş haylaz çocuk rolünü alırdı. Annesi terli terli koşmasına kızdığı için eve kapanmış, enerjisini turuncu bir kağıt üzerinde atmaya çalışan küçük bir çocuk... Elindeki boyalarla hunharca kağıdı çiziyordu. Ah! Bir sürü renk vardı. Yeşil, mavi, kırmızı, sarı... Ve turuncuya en çok yakışan rengin sarı olduğuna karar verip bir sürü sarı eklemişti. İşte o sarı benim prensimin saçlarını temsil ediyordu.
Ancak bir dakika! Bu çocuğun elinde siyah boyası da vardı. O kalemi eline aldığında her şeyi mahvedebilirdi!
Çocuk o kalemi almadan önce yaşantımı değiştirip başka yerlere savrulmalıydım.
Biliyorum. Çok sanatsal bir giriş oldu. Baya da elit... Ancak benim hikayem tamamen ucuz evlilik programlarında başlamıştı. Ve bana talip çıkan bir adam ile evlenmemle...
İlk Yayımlanma Tarihi 15 Haziran 2017
İlk Yazılma Tarihi 26 Mart 2017
~Tanımadığım iki insan karşıma geçmiş bana gerçek ailem olduklarını söylüyorlardı.
Ne kadar komik öyle değilmi?
Ben bu gün ailem sandığım insanların aslında birer yabancıdan ibaret olduğunu öğrendim.~