Genç kız spor ayakkabılarını çıkarıp elindeki faturalarla mutfağa ilerledi. Gözü büyük mutfak camına damlayan yağmur damlalarına takılınca gözlerini devirdi. Her gün viyananın kasvetli havasını görmek içindeki buhrana hiç yardımcı olmuyordu. Yedi yıldır burdaydı ve geçirdiği onca zaman içinde kendi kendine bile yabancılaşmıştı. Terden ıslanmış saçlarını geriye atıp şişesinden büyük bir yudum aldı bir, yandanda elindeki faturalara göz atıyordu. Reklamların arasında türkiyeden gelen zarfı fark edince kaşlarını çattı. Şuan da oturduğu dairenin adresini annesi dahil kimse bilmiyordu. Herkesle telefon veya internet üzerinden irtibata geçiyordu kaldığı yerle ilgili kimseye bilgi vermiyordu. Tedirgince yutkunup titrek bir şekilde zarfı yırttı. Zarftan çıkan davetiyeyle derin bir nefes aldı. İstemsizce gözlerini başta yazan isimlerde gezdirdi. 'Filiz & Tibet' Genç kız arkasındaki tezgeha yaslanıp bakışlarını yukarı kaldırdı. Gözleri dolmus, dudakları titremeye başlamıştı. İki ay sonra yapılacak nişanı annesinden duymuş gel israrlarını kulak ardı etmişti. Nasıl gider, nasıl orda durup alkış tutabilirdiki. Ama anlaşılan onun orda olmasını isteyen tek kişi annesi degildi. Telefonun sesiyle genç kız dalgın bakışlarını telefonuna indirdi. Türkiye numarasını görünce kurumuş dudaklarını ıslattı. Annesi degildi, ki zaten ondan başkasıylada konuşmuyordu genç kız türkiyeden. Genzini temizledikten sonra tedirgince konuştu. "Alo" Kaşıdan bi ses gelmedikçe sinirlenmeye ki başlamıştı. "Kimsiniz?" Bu sefer kısık bir gülümseme çalındı Efsun'nun kulağına. Çok tanıdık ama bı o kadarda yabancı olan. "Borcunu ödeme vaktin geldi prenses, bu gece türkiyeye döndüğünde çaldığın ilk kapı benimkisi olucak. Biletin zarfın içinde . " Daha fazla bişey söylemeden telefonu kapatmıştı adam.All Rights Reserved