Kırgınlıklarım var benim, kalbimin en derinliklerinde. Benim dışımda kimsenin göremediği, kimsenin hissedemediği kırgınlıklar. İçim darmadağın. Bu kargaşanın içinde var olan küçücük umudumu aramayaysa mecalim yok. Buna çare var da, arayıp bulamamaktan korkuyorum. Giderken son kalan umudumu da alıp gitmenden korkuyorum. İnsanın hayatı bir günde değişebilir mi? Peki ya o gün hiç yaşanmamış olsa? O zaman hayatın gidişatı değişir mi? Kader dediğimiz şey bu mu? İçine hapsolduğumuz, kendi aptallıklarımızın sorumlusu olarak tuttuğumuz kader. İnsan kaderini yaşamak zorunda mıdır? Yoksa kendi mi yazar kaderini? Bu kadar soru işareti bırakıp gitmemeliydin. Her şeyimi aldın ya, aklımı kemiren soru işaretlerini de alsaydın. Kendim için istiyorsam namerdim. Sırf seni daha iyi düşünebilmek için. Onca kırgınlığın arasında, sevgimin azalmamasına anlam veremiyorum. Nefret ediyorum senden. Nefret ede ede seviyorum. Tükendim üstelik. Ne pahasına olursa olsun hayallerimin peşinden koşmaya kararlıyken, beni bu hayallere gömüp tek başına bıraktığın için. Başkalarının kalbini kurtarmayı hayal ederken, kendi kalbimin paramparça oluşunu izlettiğin için. Eskiden gökyüzüne bakınca huzurla dolan içimin, hüzünlerine sebep olduğun için. Affedemiyorum seni. Kalbimde öldürüp gömüyorum seni son satırlarımı yazarken. Hiç bilmediğim bir şehirde, hiç tanımadığım insanlar gibi ölüyorsun. Yavaş yavaş, ama aynı zamanda çok hızlı. Ben yokum artık, Feza yok. Ben yokken senin var olmana ne demeli? Sen de yok olmaya yaklaşırken, elimde olsa engellerdim belki ama mani olamıyorum. Gözümden düşen her gözyaşıyla beraber sen de düşüyorsun. Yok olmaya adım adım yaklaşıyorsun. Kalbime ulaşıyorsun sonra. İşte tam da orada ölüyorsun. Huzur içinde yat sevdiğim. Benden söküp aldığın huzur içinde yat...
1 part