Sehun'u ilk defa gördüğümde o koca cüssesiyle bir kaldırım kenarına oturmuş, başını dizlerine yaslamış bir şekilde yanındaki yavru kediyi okşuyordu. Bir küçük bulut gibiydi. Saatlerce karşı kaldırımda oturmuş onu izlemiştim ve beni fark ettiği an kaşlarını çatarak yanındaki yavru kediye beni gösterip 'saldır oğlum' demişti. Kedi ise mivaylayarak Sehun'un bacağına başını sürtmüştü. Bu beni güldürmüştü. Sehun'u güldüren ise ayağıma geçirdiğim tuvalet terliğinden gözüken farklı çoraplarım, parlak mor eşofmanım, yağlı saçlarım ve elimde tutuğum poşetin içindeki yarısı yenmiş ekmeğim. • "Bir küçük bulut gibi, seni seviyorum."