Vampirler, kurt adamlar, cadılar, periler, elfler, iblisler, denizkızları, element bükücüler, iblis avcıları, şekil değiştirenlerle dolu bir dünya. Bir krallığın soluşu ve yeniden doğuşu. Güçlü insanlar, unutulmaz ama hatırlanmayan acılar, güç çemberi ve karanlık güçler.
İyilik ve kötülük, iblisler ve melekler, ölüm ve yaşamın yer aldığı bu kitapta herşeyden habersiz bir kız. Kendi güçlerinden geçmişinden habersiz yaşayan bir kız, savaşmayı en iyi şekilde bilen bir kız, dünyanın en güçlü ruhuna sahip bir kız.
Cevapsız kalan onlarca soru, adlandırılamayacak acılar, dinmeyen göz yaşları, anlamsız gelen sözler.
Peki bunlar nasıl son bulucak bu acılar nasıl dinicek, sorular nasıl cevaplanıcak. Peki bu kız nasıl ayakta duracak.
Devamını görmek için "oku" tuşuna basarak hikayeme bir şans vere bilirsin. Keyifli okumalar wattpad okuyucuları...
Elzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler daima onun boynunu süslemiştir. Lüks içinde yaşarken hayatta istediği her şeye kolayca sahip olmuştu. Üzerine titreyen iki abisi, onu hep güldüren kız kardeşi, iyi bir yengesi ve onu sürekli çıldırtan bir hizmetçisi varken hayat ona karşı fazlasıyla cömertti.
Tüm bunları ne bozabilirdi ki?
Bir gece korkunç bir ritüele kurban edildiğinde gözlerini bambaşka bir dünyada açar. Orta Çağın hiyerarşisinin içinde kalmışken eve dönmek hiç kolay değildi. Kendi dünyasında bir öğretmenken Ölümsüzlerin akademisinde bir hizmetçi olunca, sınıf farkının acımasız gerçekleriyle yüzleşir. Burası onun dünyası değildi, burası barbarların hüküm sürdüğü Araftı ve o, hayatta kalmak istiyorsa lüks alışkanlıklarından ödün vermeyi öğrenmeliydi.
***
"Medeniyet yoksunu, vahşi barbar!" diye ona sesimi yükselttiğimde çatılan kaşları umurumda bile değildi. Tüm gün kuyudan su çeken o değildi.
"Şu sivri dilin bir gün başına bela olacak." Sert bakışlarla beni uyardıktan sonra merdiveni işaret etti. "Kahyadan fırça yemek istemiyorsan işinin başına dön."
"O kadın bir cadı." Ondan bahsederken bile tiksintiyle yüzümü buruşturdum. "Bence benden nefret ediyor."
"Hayret." Kaşları alayla yukarı kalktı. "Oysaki çok sevilesi bir kadınsın." İğneleyici sesiyle ters ters ona baktım. "Sizde öyle Savcı Bey," dedim oyunbaz bir ifadeyle. "Sizi görenlerin yüzünde güller açıyor."
"Bunu inanarak söylemiyorsun."
"Tabii ki inanarak söylemiyorum."
Gülerek bana ikinci kez merdiveni işaret etti. "İşinin başına dön aksi taktirde yarın seni sınıfıma almam. Bir hizmetçiye ders verdiğim için yeterince sorun yaşıyorum."
Bu vahşiler kendi dünyamda ne kadar zengin ve asil olduğumu anlamak istemiyordu.