"...ve hayatın kum saatini sen değil
biriktirdiğin anılar tutar,
o kadar!"
Çakıl Şirin Gürbüz
Alaz Çetinoğlu
yazan:
AK-HayalDunyasi
-*-*-*-
Çakıl, yayınlamadığı bir haber yüzünden hiç istemediği bir durumun içinde buldu, kendini. Patronu Mehmet Bey'in verdiği bu işi yapmayı kabul etmekten başka çaresinin olmadığını alttan alttan aldığı tehditlerle anlamış oldu. Çakıl'ın 'Hayır' deme lüksü yoktu, direkt verilen emre uymakla yükümlüydü. Şimdi eli kolu bağlanmış, kendisine verilen bu işi eline yüzüne bulaştırmadan nasıl yapacağını düşünüyor, bir yandan da yaptığı röportajı kimin yayınladığını bulmak için harekete geçmeye hazırlanıyordu.
Fakat, girdiği bu iş hiç sağlam bir işe benzemiyordu ve Çakıl, bunu anladığı gün, daha dibe battığı gün olacaktı. Çakıl, girdiği bu bataklıkta etrafındaki insanların gerçek yüzlerini görmüş olacak ve artık bu raddede ne yapacağına karar verecekti.
Peki, Çakıl hangi yoldan ilerlemeye devam edecekti?
Bataklığa girdikçe batmayı göze mi alacaktı, yoksa en doğrusunu mu yapacaktı?
İstemeden kalbini kaptırdığı, hayatına bir casus olarak girdiği Alaz Çetinoğlu'nu arkasından mı bıçaklayacaktı, yoksa her şeye, tüm tehditlere rağmen Alaz Çetinoğlu'nun yanında mı olacaktı?
*
*Kaybediyordum kendimi. Bunun bilincinde olmaktı aşk! Bilinçli bir kayıp, kayıplı bir bilinç ve aklımı yok sayıp beynime yerleşen aşk!
|Kahraman Tazeoğlu
Aşk suçtu.
Senin olmayan birisi için beslediğin duygular bir cellat gibi dikilirdi karşına. Sonra kollarına iki asker girerdi, o askerler başını bir kütüğün üstüne bastırırken boynuna inecek baltayı büyük bir sabırla beklerdi insan beklerdi ki, cellat alacak onun kellesini.
Ama o balta inmeden önce, dururdu zaman. Sabır kanatırdı insanın her bir zerresini, bir işkenceden farksız akardı saniyeler, bir sudan sessiz, bir dalgadan daha hırçın.
Aşk cellattı, ve o balta aşkın ellerinden inerdi insanın boynuna. Sevda cehennemdi, seni sevemeyen birinin aşkı ateşdi.
Kendi kalbini yakan, kendi kanını akıtan bir kılıçtı. İnsan nasıl saplardı kendi sırtına bıçağı?
İnsan ancak aşık olsa ihanet ederdi kendisine.
Aşk ihanetdi, aşk en büyük oyun ve insanın kendine yaptığı ihanetdi.
O Yavuz Payidar'dı, kendine en büyük ihaneti yapmış sırtına bir bıçak saplamış, boynunu bir cellatın önüne uzatmıştı.
O Payidar'dı, sevdalanmıştı.
Ve sevda, onun ihanetiydi.