Poşetten çıkardığı paket keki yere koydu. Ardından cebinden küçük bir mum çıkardı. Mumu keke beceriksizce batırıp önüme koydu. Soğuktan donan ellerine aldırmadan bir kibrit çöpünü yakmayı denedi, çıkan alev odayı aydınlatmıştı. Yıllardan sonra ilk defa doğum günümü kutluyordum. Evet, bu çok garipti. Çünkü doğduğum gün bu yalnızlığa itilmiştim. Sorumsuz bir annenin, doğumdan sonra bebeğini, onun geleceğini düşünmeden bir çöp gibi hastanenin atık kutusuna atmış olması, benim bu günden nefret etmem için geçerli bi sebepti. Mumu yaktı ve;
"Hadi üfle." Tereddüt edercesine gözlerine baktım.
"Nerden buldun bunu?" Titrek elleriyle yanağımı okşadı.
"Benim bir tek kardeşim var, dimi. Boşver şimdi onu da üfle. Ama önce 'bir dilek tut." Gözlerimi sıkıca kapattım;
~Tertemiz kalpler kararmasın, ümitler tükenmesin. Paylaşılsın tüm dertler ve kederler. Artık acı gözyaşlar, yerini mutluluklara bıraksın ve gülmeyi unutanlar hatırlasın gülmeyi.~
Hedefleri için gözünü karartmış olan Alin, bir yıl daha sınava çalışma kararı alır. Her şeyi bir kenara bırakmış, yalnızca derslerine odaklanmışken, kütüphanede tanıştığı bir adamla sınırlarını koruyacak mı yoksa yıkacak mıydı?