Size doğdunuzdan bu yana kadar iki seçenek aşılanmıştı. Ya iyi olacaktın, ya kötü olacaktın. Ya mutlu olacaktın, ya da mutsuz. Kimse size kendi seçeneklerinizi sunmadı. Size hep şunu aşıladılar çocukluktan başlayıp büyüdüğümüz zamana kadar geçen sürede. İyi olursan şirinlerin evini görürdünüz, biz kötüydük görmedik. İyi olursak, masallarda uyuyan güzelin prensi gibi prense sahip olup yüzyıl uyuyup uyansakta kendimizden yaşca küçük olan o prensle evlenecektik. İyi olursak, kül kedisi gibi ayakkabımızı kur yapıp düşürerek prensimizi bulacaktık. İyi olursak kırmızı başlıklı kızdaki kurtun midesinden kurtulacaktık. Biz iyi olursak sonumuz hep koca mı olacaktı prensesler evleniyordu. Bize evliliğini o zaman aşıladılar sormadılar. Kırmızı başlıklı kızla bize imkansız olan kurdu öldürmeyi öğrettiler. Şirinlerle bize iyi olmayı öğütlediler. Peki niye kimse bize sormadı kendi kararın olsa ne yapardın? Zıtlıklar arasında seçim mi yapardın yoksa orta da mı giderdin. Sormadıkların için ben iyi olmayı seçtim. Şirinleri göreceğim diye saftım kötülük yapmadım. Uyuyan güzel olacağım diye kördüm her şeye göz yumdum. Kül kedisi oldum, ayakkabımı düşürmedim diye yalnız kaldım. Kırmızı başlıklı kız oldum, kurdun karnına düşmedim diye yenildim. Keşke yapmasaydım dediğim pişmanlıklarımı düzeltiyorum. Prenses olup, prens beklemiyorum, hayatımı elimden alacak olan Prens bozuntusuyla mahvoldum. Uslu bir çocuk olup şirinleri gören masum çocukluğumu katleten insanla doldum. Kırmızı başlıklı kızda ninesine ekmek götüren kurnaz kurda aşık oldum. Herşeyi tersinden yapıp kendi dünyamda kayboldum...
27 parts