Kollarını iki yana açtı önce, sonra uçuruma doğru bir adım daha attı gözlerini kapadı ve bana döndü; "Benim için ölürmüsün?"Şaşırdım. Nefes nefese kalmıştım. Vucudum da olan gerginlik ve korku gittikçe artıyordu; "Ne saçmalıyorsun Araf ?çekil şu uçurumun kenarından"kahkahası süsledi ormanı ve alaylı bir şekilde konuşmaya başladı; "Ölmezsin.Ama ben senin için ölürüm ve bunu gözümü kırpmadan şimdi gerçekleştirebilirim "bir adım daha attı ve uçurumdan aşşağı bir taşın yuvarlanmasına sebep oldu; "Araf kes şunu"ve bir adım daha..."şunu yapmayı kes dedim" ve bir adım daha...sanki beni duymuyordu. Vucudumu saran adrenalin ve korkunun hatti hesabı yoktu."senin için ölürüm .Hatta senin için öldürürüm .Duymak istediğin bu mu?"durdu. "Kanıtla"Affalladım. Şimdi burada onun için ölmemi istiyordu. Yapardım. Yapacaktım da. Gözlerimi yumdum ve uçuruma doğru koşmaya başladım.Sona doğru gittiğimi hissediyordum. Çıldırmışmıydım? evet. Sırf ölmemi istiyor diye ölecekmiydim? ona da evet.Çünkü biz kadınlar böyle severdik. Ben böyle sevdim. Birden vucudum hızla geriye çekildi ve dudaklarımda dudaklarını hissettim.Yine o boşluk hissi doldurdu heryanımı.Adının hakkını vererek yine Araf'ta bıraktı beni; "Sen bunu yaptın ya artık ölüm meleğide gelse seni benden almaya hiçbir yere gidemezsin.Sen kadın, şu saatten itibaren benim karanlığımda müebbet yemiş ve asla kurtulamayacak tek kişisin." Ve uçurum yankılandı. O avcıydı bense av. O geceydi bense gündüz. O ölüm meleğiydi bense ölüm döşeğinde olan hasta. O karanlıktı Bense ona sığınan aptal küçük bir ateş böceği. O ateşti, ve ben bu adamı ruhumu yakıp kül etmesine izin verecek kadar çok sevdim.