Her insan aynı önemi mi taşır bu dünyada? Ya bazıları daha değerli ya bazıları daha vasıfsızsa? Kim karar verir kimin daha değerli olduğuna? Çevresindeki insanlar mı yoksa kimsenin göremediği ama herkesi izleyen o yüce divan mı? Yaptığı yanlışlarla mı yargılanmalı yahut yanından geçerken bile içini ürperten fakat kalbinin derinliklerinde özenle taşıdığı doğrularla mı? Onun amacı ise farklıydı, tanımıyordu cenazesine katılan kimseyi, ne ağlayıp feryat edenleri ne de sırf meraktan öylesine gelenleri... Onun bu dünyadaki görevi sona ermişti. Ama şans bu ya, tam son nefesini vereceği sırada azraile önemli bir telefon gelmişti. Apar topar oradan ayrılıp, yalnızca 'bekle beni, geleceğim!' demişti. Yapılacak tek şey, o dönünceye kadar olanları seyretmekti.