Ben her şeyimi kaybetmişken umudu bulmak için İstanbul'a gitmiştim. Umudu bulup sürekli kaybetmiştim ve bende acıya tutunmuştum. Bir tutunamayan olmamak için acıyı sahiplenmiş ona kucak açmıştım. Acıyla birlikte birde adam gelmişti yanıma. Acıyla yuvarlanmıştık onca öykünün mutsuz sonlarına. Dengesizdim. Benim dengesiz davranışlarımı alttan alan tek o vardı. Ben uyuduğumda uyumaz beni izlerdi. Ben uyuyamazdım ama hiç bilmezdi. Hep uyanık kalırdım. Bazen beni izlerken uyuya kalırdı. Kalkıp onu izlerdim. Gece kadar karanlık ve yıldızlar kadar güzel bir adamdı. Cehennemin tam ortasında yaratılmış gibiydi. Tehlikeliydi ama çok severdi. Çok severdik. Sevgimizden ötürü de yaralıydık biz. Sevmekten bir saniye olsun vazgeçmemiştik hiçbirimiz. Birimiz yaralansak öperdik yaramızdan sarardık ötekimiz. Umudu bulamadığımızdan acıydı hedefimiz. O Karamelli çikolatayı çok severdi. Bende gökyüzünde annem var sanırdım hep ve cehennem meleklerinin şahı beni uyarırdı annemin orada olmadığıyla ilgili. Cehennem meleklerinin şahının Erkan olduğunu nereden bilebilirdim? Nereden bilebilirdim cehennemden topladığı çiçekleri benim acı dolu cennetime dikeceğini? Nereden bilebilirdim beni yaralayıp cehennem çiçekleriyle saracağını? Nereden bilebilirdim bir intiharın bu denli güzel olabildiğini? - "Bu bizim şarkımız tamam mı Karamel?" diye fısıldadı gözlerinden damlalar bir bir düşerken. Damlarının üzerini dudaklarımla mühürledim. "Bu bizim şarkımız Melekşah." O da benim gözyaşlarımı öptü. Biz birbirimiz için ne kadar merhem olmaya çalışsak da birbirimizin zehriydik. Birbirimizi zehirler ve şifa istemezdik. Zehri bile seven insanlardık çünkü.All Rights Reserved