O, Gökkuşağına inanmayan, Dünya'yı sadece siyahtan ibaret sanan..
Hayat'ın düğümlerini bir bir çözmeye çabalayan, bazen hedefine ulaşan, bazen bocalayan..
Yuvasını kuş misali arayan...
O, Yağız Alpay.
Yeni yeni filizlenmeye başlayan bir karanfil.
...
O, Mutluluğu gemi yapıp suya salan..
Hüznü balon yapıp uçuran..
Kalbinin odacıklarında ömürlük kelebekler besleyen..
Yüreğinin kapılarını acıya, hüzne, mutsuzluğa kapatan..
Gök mavisi hayallerinde, huzur yüklü bulutlar barındıran..
O, Hümeyra Beste.
Kimlik yaşı 17 lâkin ruh yaşı 7.
***
Bu sefer fazla abartmıştı. Onu bu kadar deli etmemeliydi. Tatlı gülümsemesini yüzüne yerleştirdi genç kız. Ya da tatlı olduğunu düşündüğü sırıtışını. Şirinlik yapmak bu durumlarda en mantıklısıydı.
Yağız, Hümeyra' ya baktı ve sabır dilenircesine yüzüne ovuşturdu:
- Çocuksun sen, çocuk!
HER ŞEYE RAĞMEN, HERKESE RAĞMEN ÇOCUK KALABİLENLERE...
Diğer hastalarımı kontrol edip abim yanına aşağı indim. Beraber çardağa oturup çayımızı yudumluyorduk.
" Gördün mü?"
" Evet"
" Konuştun mu?" dediğinde derince yutkundum bakışlarımı çekerken.
" Sana daha önce de söyledim yok öyle biri."
" Seviyor seni."
" Seven insan kırıp gitmez." dediğimde haklı olduğumu biliyordu her zaman.
" Seven insan mecbursa bırakır."
" Şu konuyu konuşmayalım"
" Hâlâ affetmedin değil mi? Dönmesine rağmen?" dediğinde abim bugün yine beni anlamıştı.
" Dönse bile affetmem."
" Dönse affetmem diyorsun da adı geçince gözlerin doluyor be çocuk..." diyen abim ile dolu olan gözlerimi kırpıştırdım.