Yağan yağmur bedenimin ve ruhumun her zerresine nüfuz ederken nefesim kesilircesine koşmaya devam ettim. Koştukça beni yutan, içine hapseden bir karanlığın içine çekiliyordum. Çekildiğim bu karanlığın içinde beni aydınlatan bir çift okyanus gördüğümde adımlarımı yavaşlattım. Gözleri tüyler ürpertecek kadar güzeldi. Bana her bakışında gözlerindeki som gurur yorgun ruhumun ona doğru biraz daha çekilmesine neden oluyordu. Onunla aramızda her zaman var olan bir şeydi bu. Düşmanca bakışlar ve öfkeli bir sessizlik... Bana ellerini uzattığında bakışlarım gözlerinden ellerine indi. Ben onun kanlar içindeki elini tutarken üzerimdeki beyaz elbisenin kana bulandığını tepkisizce seyrettim. Bedenlerimizdeki kanı temizlemeye çalışan yağmur damlalarından geriye kalan izler ise artık kırmızı değil, Günahın rengiydi... Ve artık pişman olmak için çok geçti...