Tüm sokağın elektriği gitmişti. Sırası sırasına dizilmiş evlerin üstten ikincisi, bu geceden sonra bir daha aydınlanmayacaktı. Karanlığın ve suskunluğun içinden tok bir kapı tıklatma sesi duyuldu.Evin sahibi bunun kapısına dayanan azrail olduğunu biliyordu, azrail kapıyı çalmıştı. Ağır adımlarla kapıyı açmaya gitti yaşlı adam. Her şey çok yavaş gelişiyordu, kapıyı kendisini hiç incitmeden açtı,zaten biraz sonra fazlasıyla incinecekti. Karşısında gördüğü şey çok klasikti; iki tarafında çam yarması iri yapılı adamlar duran bir tekerlekli sandalye. Sandalyenin üzerinde oturan ise kendisinden sadece birkaç yaş büyük olan,elleri titrek meymenetsiz bir zavallı. Her şey çok yavaş gelişiyordu tıpkı meymenetsiz adamın dilinden dökülen sözcük gibi "Merhaba".
1955 yılından bu yana süre gelen bir kadın ve uyuşturucu kavgasının sonuçları,günümüzde Izmir'in bir köşesinde müthiş bir cinayete sebep oluyor. Henüz yirmi yedi yaşındaki genç avukat Asena, ölülerin ardından davayı sonuçlandırmak üzere yedi yaşından beri bu güne hazırlanıyor. Bir polis, bir avukat ve ölü bir ressam arasındaki bu şeytan üçgeninde tek masum şey, akan zaman.
Iyi günlerde okuyunuz...