Kalbimden dalga dalga yayılarak büyüyen ve bütün vücuduma nüfus eden acı dalgası içimde ki her bir zerreciği yakarak küle dönüştürmüştü. Ağırlığımı daha fazla taşıyamayacak olan bacaklarım titriyor, diz kapaklarımın birbirine vururken çıkardığı tok ses bütün sokakta yankılanıyordu. Düşmemek için boşluğun görünmez elinden umutsuzca yardım dilendiğimde tahmin ettiğim gibi cevap derin bir sessizlik oldu. Artık daha fazla dayanamıyordum. Acı bütün vücudumu ele geçirip hiç bir organımı kullanılamaz hale getirmişti. Sert ve soğuk yerle bütünleşmek üzere kendimi yere bıraktım. Ama güçlü ve tanıdık bir çift el belimden kavrayıp göğsüne yasladı. Beni yatıştırmak için bir yandan saçımı okşarken bir yandan da bir şeyler mırıldanıyordu. Fakat ben bu sırada kendime, hiç kimseye güvenmemem, onun da bir gün beni annem, babam ve arkadaşlarım gibi bırakacağını hatırlattığımdan onu duyamıyordum. Bunları düşünürken gerçek olamayacağını bilerek dudaklarım dan umutsuzca şu sözler döküldü: -Lüf...fen, lütfen beni bırakma...