"Bir tek gece vardır insanın hayatında Ömür boyu sürer nöbeti Bu da öyleydi" Murathan Mungan Bunun bir gün olacağını bilmeme rağmen, bu kadar erken bir ölümü de beklemiyordum açıkçası. Henüz yirmi bir yaşındaydım ve son hatırladığım; arkadaşım Koray'ın evinde kalabalık bir grupla film izliyorduk. Yeni tanıştığım, bi kısmının benden küçük, bi kısmının benden büyük olduğu bir arkadaş grubuydu bu. Anlayacağınız, yaşıtım olan hiç kimse yoktu. Bu bir sorun değildi elbette. Aklıma gelmişken bahsetmek istedim. Bu durumda ya deprem olmuştu ve biz göçük altında kalmıştık ya da karanlıkta tam anlamıyla söndüremediğimiz sigaralardan biriyle tutuşmaya başlamıştık. Belki de yalnız ben ölmüştüm. Diğerleri yaşıyordu. Peki neden ben? Daha çok gençtim ölmek için. Benden büyükleri de varken aynı evde piyango bana mı vurmuştu yani? Öldüğüm için ne kadar sinirlenmiş de olsam, bana geçtikleri kıyak fazlasıyla hoşuma gitmişti. Hem cennetteydim hem de sarışın bir kölem vardı; tam istediğim gibi. Cennete gidecek olan son insanken üstelik... (Bunca gıybetle, alkolle açılır mıymış ya cennetin kapıları? Demek ki açılırmış.) Gözlerine düşen bal köpüğü saçları vardı. Gözlerini göremiyordum uyuduğu için. Bi dakika ya? Ne demek uyuyor? Kölesin sen nasıl uyuyabilirsin? Hem de benim yanımda?