Biz insanlar, bir şekilde dünyaya gelmiş, bir şekilde yaşayan, bir şekilde yaşamına son veren yada verilen canlılarız. Bedava değil ya yaşamak, herkesin hayatı kendine zor. Herkesin hayatını zehir edecek bir şeyleri var. Her insanın hayatında bir sorun var. Kiminin maddi kimin manevi sıkıntılarıyla dolu hayatı. Benim olmadığını zannederdim hep. Hayatımın mükemmel olduğunu, bütün arkadaşlarımın benimle olduğunu, her şeyden öte bir ikizimin olmasının büyük şans olduğunu savunurdum. Kötü hissettiğimde onun yanımda olduğunu zannederdim. Meğerse öyle değilmiş. Hayat benimde sırtımdan bıçaklamış da ben fazla saf olduğumda geç farkına varmışım. Anlamamazlıktan gelmiş, toz pembe olduğuna inanmışım. Şimdi ayakta durmaya çalışıyorum. Nasıl yapacağım bilmiyorum. Halledebilecek miyim, üstesinden gelebilecek miyim, ben mi yoksa hayat mı kazanacak bilmiyorum. Tek şansımız yaşayıp görmek.
Sevmediğiniz yüzünü dahi görmediğiniz bir adamla evlenmek nedir bilir misiniz?
"Abi yapma kurbanın oluyum!"
Ağlayan gözlere abime baktım, baba yarıma en değerlime.
"Ben diyeceğimi dedim, iste yada isteme Azad'la evleneceksin Evin."
...
Mutfağa girip elerimi tezgaha yasladım. Arkamda hissettiğim kara gölge ile kaşlarımı çatıp arkamı döndüm. Uzun boylu, kumral özenle şekillenmiş saçları, yeşil ormanı andıran gözleri ile karşımda duran adama baktım.
"Ne işin var senin burda?"
Elerini cebine koyup rahat bir ifadeyle parmak uçlarında yükseldi.
"Müstakbel karnımı görmek istemiş olamamı?"
Sinirle burnumdan soludum.
"Ben senin o tanıdığın kızlara benzemem bir tane çarparım ağzının üstüne!"
Yeşil hanelerini kısarak baktı yüzüme.
"Bu sözlerini sana yerdireceğim zamanı iple çekiyorum Ceylan gözlü."
Sonda kullandığı hitapla dudaklarımı yaladım. Gözleri dudaklarıma kayınca vücudum gerilmişti...
(İmdadım kitabımı okuduktan sonra bu kitabıma okumanızı tavsiye ediyorum kafanızın karışmaması için.)
Evin ve Azad
(kurgu; yetişkin içerik bulundurur.)