Nasıl bir gündü böyle? Her yer karanlık ve sis içindeydi. Önünü görmek ve yürümek adeta imkansıza dönüşmüştü ama o içindeki merak duygusunun etkisiyle yoluna devam etti. Sisin içinde iki adam gördüğünü sandı belki de hayal gücüm diyerek yoluna devam edecekti ki bir silah sesi onun gitmesine engel oldu. Adamlardan biri yere düşmüştü. Korkudan bir çığlık attı ve ardında arkasına bile bakmadan kaçmaya başladı. Çok hızlı nefes alıp veriyordu ve kalbi yerinden çıkacak gibi çarpıyordu. Önünü bile görmeden nasıl koşuyordu buna o bile çok şaşırmıştı. Ve bir silah sesi daha. Bu silah sesi onun durmasına sebep olmuştu. Sırtı yanmaya başlamıştı. Elini sırtına götürdü ve koyu kırmızı bir kan ile karşılaştı. Olamaz vurulmuştu! Olduğu yerde dizlerinin üstüne çöktü. Arkasından gelen adamın ayak seslerini duyuyordu ve başının arkasında o soğuk silahı hissetmişti. Yavaşça arkasına doğru döndü. En azından onu öldürecek adamı bilmek istiyordu. -Hayır sen... sen... sen olamazsın. -Üzgünüm Mary bu olmak zorunda. Ve o silahtan çıkan kurşun, kızın hayatıyla beraber gecenin sessizliğini de yok etmişti.
1 part