"N-ne diyorsun sen?" Diye sordum en şaşkın sesimle. Şok olmuştum.
"Konuşmak kelimesi 'sana eşek şakası yapacağız' anlamına gelmiyor abicim" diye devam ettim titrek sesimle.
"Jenifer, biliyorum kabullenmesi zor bir durum ama bu bizim görevimiz. Bunu yapmak zorundayız."
"Ben değilim!" Diye bağırdım.
"Mükemmel bir hayatım olmayabilir ama bu herkesten kaçacağım ve kimseye güvenemeyeceğim anlamına gelmez."
"Tatlım, babamız böyle olmasını isterdi.
"Hayır! Babamız benim normal bir hayatım olmasını isterdi. Aynı onunki gibi."
"Onun hayatı normal değildi ki."
"Bi yazarın hayatı ne kadar anormal olabilir?"
"O bir yazar değildi!"
İşte her şey bu cümleyle başladı. Anormal hayatımdan bahsediyorum. İlk başlarda fazla normal olmasa da şu ankinden normal olan hayatım basit bir cümle ile hayali bir silgiyle silindi. Veeee yerine fazla anormal olanı geldi...
"Bir bilsen ne kadar zamandır şunun hayalini kurduğumu." Şakağıma doğru bir öpücük daha kondurdu. "Seni doyasıya öpüp koklamayı." Ardından yanağıma indi öpücükleri. "Geldin ve beni dünyanın en mutlu adamı yaptın." Dudağımdan da öpüp alınlarımızı birbirine yasladı. "Seni çok seviyorum. Seni senden çok seviyorum."
Bu kez ben dudaklarına ufak bir öpücük bırakıp ayrıldım. "Seni çok seviyorum. En az beni sevdiğin kadar seviyorum seni." Kollarımı boynuna dolayıp yüzümü boynuna gömdüm. Kokusunu içime çektim.
Çok özlemiştim.