"Çocuk olmak iyi bir şey değil," dedi elindeki yarayla oynarken. O yaranın nasıl olduğunu zamanı gelince anlatacağını söylemişti.
"Büyümekte öyle," dediği şeyleri dikkatle dinlesemde ne demek istediğini tam olarak anlayamıyordum. Buz gibi soğuk konuşurken, vücudumu ateş gibi yakabiliyordu, işin garip kısmı da buydu sanırım.
Kafasını kaldırıp siyah gözlerini bana çevirdi,
"Sen tam ortadasın," gözleri bedenimde usulca gezerken odağını, giydiğim kısa şort yüzünden göze batan ve bana iyi bir anı bırakmayan morarmış yaraya çevirdi. Parmakları yavaşça bacaklarıma yaklaşırken, kalbime şarapnel parçaları girmiş gibi nefessiz kaldım. Sıcak parmakları soğuk bacaklarıma değdiğinde bedenim titredi. Bu tepkime bana kısa süreli çözemediğim bir bakışla karşılık verdi. İşaret parmağıyla yaramın etrafında büyük daireler çizmeye başladı, daireler giderek küçüldü ve yaranın tam ortasında durdu. Bir şey anlamadığım için sadece onu izliyordum.
Gözlerini bacağımdan çekip, bana baktı.
"Neden?" Bu soruyu bana gerçekten derinlerinden sormuştu, ona sadece anlamsız bakışlarımla karşılık verebilmiştim. Bir yandan da içimde bir yerlerde sanki bu cümleleri çözüp üzülen bir Hazal varmış gibi hissediyordum. İçimde benden habersiz kopan kıyametler, fırtınalar vardı.
"Neden annem gibisin?"
Kalbini savaş meydanında bırakmış bir asker, o intikamı elbet bir gün alır.
...
Alakurt lakâbıyla bilinen Kurter Alacakan, ülkesinin en başarılı askerlerinden biridir. Bir gece vakti timiyle gittiği Kafes operasyonunda timdeki dostlarını acı bir şekilde kaybeder.
Her şeyini kaybettiği o zifiri karanlık gecede, kan dolu toprağa bakıp, toprağı avuçlayarak korkunç bir intikam yemini eder.
Ve her şeyi ardında bırakıp şehre geri döndüğünde, hiçbir şey aynı kalmayacaktır.
Özellikle de General'in kızıyla tanışıp, onunla aynı intikam yoluna başkoyduktan sonra...
ALACAKAN.