"Ve acı, hiç rastgelmeyen ruhların ortak azabı oldu bir ikindi vakti." Ve o ân; yeryüzü kanadı, gökyüzü delindi. Bir adam bir kadın için delinen gökten düşüp yeryüzündeki kan gölünde boğuldu. Ve o kadın sadece adamın yok olurken onda tekrar tekrar varoluşunu seyretti. Adamın boğulduğu kan gölündeki katran karası kanlar kadının damarlarından döküldü. Adam öldü. Kadın sevdi. Adam öldü. Kadın gitti. Adam öldü. Kadın bitti. Gökyüzü delinir miydi? Onların hikâyesinde deliniyordu işte! Yeryüzü kanar mıydı peki? Onların hikâyesinde kanıyordu işte! Normal şeyler değil di mi? Şimdi dedilerimin hepsini unutun.Çünkü normal şeylerden konuşacağız. Delinen bir gökyüzünü silin atın kafanızdan . Kanayan bir yeryüzünü de yanına ekleyin. Sadece şu var: Deliren bir kadının kandığı yaralı bir adam! Sınırları zorlayan bir hikâye. Olan sınırları talan eden bir hikâye. Himayesi geniş bir hikâye. Onun soluğunu ancak kendi kanında kesecek kadar normal (!) bir kadının hikâyesi bu. Onun kanına karışacağını duyduğu ân soluğunu fedâ edecek kadar normal(!) olan bir adamın hikâyesi bu. Anormal' kelimesinde bile 'normal'lik yer alırken onların derdi ne miydi? Peki ya normalleşme savaşında kim daha normal görmek ister misiniz? Önden buyrun, bekletmeyelim o halde. 🍷 Âfak Mirza HAZNEDAR & Virân ÇAKIR...
3 parts