Sinirli bir şekilde okulun arka bahçesine doğru yürürken bir papatya buldum. Niye koparırlar ki papatyaları. Eğilip alarak gidip bir banka oturdum. "Ne güzel kokuyosun sen öyle, bir ölüm bu kadar güzel kokabilir mi?"
Daha sonra yapraklarını tek tek koparmaya başladım. "Seviyor, sevmiyor, seviyor, sevmiyor, seviyor, sevmiyor, sevi-"
"Sevmiyor çıkarsa sapınıda say" diyip kahkaha attı.
"Senin ne işin var burda, beni mi takip ediyorsun" diyip ciddi bir tavırla cevap vermesini bekledim.
"Evet" diyince ne diyeceğimi bilemedim. Ben hayır demesini, inkar etmesini bekliyordum. Elimdeki papatyaya bakıp "niye kopardın onu" dedi.
"Ben koparmadım" dedim. Bana iyice yaklaşıp "boşuna koparma papatya bilemez sevip sevmediğini ama ben biliyorum" diyip muzipçe gülümsedi. İlk kez gülümsedi. "Nerden biliyosun" diye sordum. Yüzüme doğru iyice eğilip "seviyor" diye fısıldadı. Buda neydi şimdi ?
Galatasaray teknik direktörünün büyük kızı olan Mayıs, derbide attığı golün ardından sakatlanan yıldız oyuncuya babasının ne kadar üzüldüğünü görünce dayanamaz. Hem babası hem de düşük not aldığı stajının puanını yükseltmek için fakülte hocalarından birisiyle bir anlaşma yapar.
Sakatlanan topçuyu üç ayda sahalara döndürmenin sözünü veren Mayıs, bu sözü verirken Doruk'un ne kadar huysuz bir insan olduğundan habersizdi. Ama kendisi de ondan aşağı değildi.
Ve top kaleye, tam isabet etmişti.