Asker silahını çıkartıp kapının menteşelerindeki aralığa doğru nişan aldı.
"Benim evimde bir şey yok, giremezsiniz." dedim teröristin anlamaması için dualar ederek.
Duvara yaslanmıştı ve menteşe aralığından kolu görünüyordu. Bu askerin onu o şekilde vurabilmesi, bir mucize olurdu.
Ardından sessizlikle beş saniye geçti.
Beş saniye zihnimde yavaşladı ve beş dakikaya dönüştü.
İçimdeki korku o beş dakikayı beş saate çevirdi ve ardından silahın patlama sesi duyuldu. Kapının arkasından yere yığılan adamla eşzamanlı olarak diğer iki asker de içeri girdi ve hızla kolunu tutan teröriste yöneldiler.
Bu asker neredeyse imkansız denecek bir atışı ıskalamadan, tek kurşunla yapmıştı ve bu mucizevi bir yetenekti.
"Bir bilsen ne kadar zamandır şunun hayalini kurduğumu." Şakağıma doğru bir öpücük daha kondurdu. "Seni doyasıya öpüp koklamayı." Ardından yanağıma indi öpücükleri. "Geldin ve beni dünyanın en mutlu adamı yaptın." Dudağımdan da öpüp alınlarımızı birbirine yasladı. "Seni çok seviyorum. Seni senden çok seviyorum."
Bu kez ben dudaklarına ufak bir öpücük bırakıp ayrıldım. "Seni çok seviyorum. En az beni sevdiğin kadar seviyorum seni." Kollarımı boynuna dolayıp yüzümü boynuna gömdüm. Kokusunu içime çektim.
Çok özlemiştim.