Hayatta hiçbir vasfı olmayan, ailesinin en başarısız üyesini ama egolu ve daima birinci olmak isteyen birisini düşünün. Cüneyt'ten bahsediyorum. Cüneyt Kaya.
Türkiye'nin en prestijli yayın evinde çevirmen olarak çalışan ve sinsi bir şekilde Dünyanın En İyi yazarı olmaya çalışan ve cesarette çığır açmış birisi. Evet o vasıfsız ve başarısız olabilir. Ama korkak değildi. O eşcinsel ve gururlu.
Bir de şöyle bir adam düşünün; yakışıklı, hemde içinizi titretecek derecede. Sesi de güzel. Hatta pop yıldızı olmaya aday birisi. Ama en az Cüneyt kadar büyük hedefleri var. Abartı olmasın ama Dünyanın En Büyük Sanatçısı olmak istiyor beyefendi. Doruk Aksel beyden bahsediyordum...
Seks, gözyaşı, kahkaha, şehvet, istemeden verilen kararlar ve başkalarının yönetmeye çalıştığı hayatlar...
Cüneyt ve Doruk, sosyetik bir partide tanıştıklarında ilişkilerinin tek geceden fazla sürmeyeceğine eminlerdi. Tabii Hayat'ın karşılarına neler çıkaracağından haberleri yoktu. Onlar hayallerinin peşinden hırsla koşarken sevgi taşına takılıp aşk deryasına düşen iki erkek.
Vermeleri gereken zor kararlar, koşmaları gereken hayaller ve bırakamayacakları aşkları olan iki gencin ve onların arkadaşlarının zorlu ve karmaşık aynı şekilde eğlenceli hayatlarına tanık olmaya ne dersiniz ? Tabii önce bir şan dersine başlamanız gerek.
Şaka tabii ki.
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."