Her insan bir hikaye yazmak için bu garip dünyaya geldi. Zaman bazen gözyaşlarıyla karşıladı onları, bazen de ellerinde çiçeklerle. Kimisi için gün bahar gibiyken kimisi aynı gün kışı yaşadı. Zaman aynı anda binlerce hikayeyi sergileyebilen tiyatro gibi...
Herkes kendi hikayesinin baş rolünü oynarken birisi bütün hikayeleri gördü. Penceresinin önünü sarı çiçeklerle dolduran bir kız, bütün hikayeleri okudu. Bir zaman ağlayarak bir zaman gülerek, ona gelen insanları izledi. Umutlarını kaybettiğinde yağmurlara penceresinden baktı. Günün ilk ışıkları kehanetinden sıyrılarak yüzüne vurduğunda bütün gece döktüğü gözyaşlarının kuruduğunu fark etti. Etrafta ağaçtan düşen kiraz çiçekleri gibi koşuşturan umutlu kızların ve oğlanları gülüşmelerini dinledi. Unuttuğu bir şey varmış gibi bir his kapladı yine içini. İlk kar yağdığında, rüzgar delice estiğinde kalbi tarifsiz bir acıyla inledi her yıl. Sabahlara dek süren bıçak gibi saplanan büyük sancıları, gün doğduğunda ve her yer bembeyaz kar ile kaplandığında ince bir sızıya bıraktı yerini. Unutmak, Tanrı'nın insanlara bahşettiği en büyük lütuftur; bunu bir filmde duymuştu. Gerçekten öyle mi? Eğer öyleyse unuttuğunu hissettiği o şey neden ona bu kadar çok acı veriyordu? Belki de o yaşlı kadın haklıydı, bazı hediyeler elem ve gözyaşı getirir.
Rüzgar esmedi, insanlar penceresinin önünden geçmedi, sessizlik gözlerinden düşen bir damlaya eşlik etti. Penceresinin önündeki sarı çiçekleri bugün daha canlı görünüyordu.
Gece yarısı sokakta karşısına çıkan evsiz bir
kediyi evine alan bir kız en fazla kediyle ne yaşayabilirdi?
"ben aslında evine aldığın kediyim, " gerçekten benimle alay ediyor olmalıydı bunun başka açıklaması olamazdı.
tanımadığım bir adam karşıma geçmis bana benim kedim olduğunu söylüyordu bundan
daha saçma bir cümle duymamıstım.
YETİŞKİN OKURLAR İÇİNDİR‼️
❣️ wattpadde ilk kitabımdır❣️