O, yıkılmazdı. Iki bin yıllık aşiret düzenine restini çekebilen tek insandı o. Babasının her gazabında dimdik ayakta durabilen tek kişiydi. Gazap toprak olunca, intikam vakti gelmişti. Ablasının yırtılan tülbenti için yapacaktı, kopan çığlıkları, ıslanan gelinliği için yapacaktı. EZRA UZUNASLAN, intikamı icin masum bir adamı yıkacak, yok edecekti.
.."Barak'ın tek oğlu", dedi kadın. Çenesindeki dövmeler buruşmuş cildinde daha belirgindi. "Anasını abisiyle bastı, şafakta astı. Çocuğa bir şey etmedi, ama doğduğundan beri konaktan çıkartmadı. Selası verileli dört gün oldu. Piç diyorlar, arkasina adam toplayamamişsa yaşatmazlar. Dort ilin, dokuz kolun tek vekili. Sen bu çocuğu nikahina al Ezra Ağa, sen onu al ki, ben de sana isim vereyim."
Evliliğe nazaran boşanma oranının yüzde doksan arttığı bir dönemde yaşamak Hafsa'nın kara belasıydı. Evliliğini yürütmeyi bile başaramayan kara dul denecek kadar şansız bir kadındı.
Yüzde doksanlık orana dahil olan bir diğer kişi bahtsız Cengiz olmuştu. Yüzüğünü parmağından çıkarırken nafaka derdini boynuna kolye edindiği için oldukça gergindi.
İki talihsiz gencin parmağına yeniden yüzük takılmak istendiğinde yaralı iki gencin kararı ne olacaktı?
Dul olmanın dert olduğu bir ülkede gençlerin başı elbet bağlanacaktı.
Ailelerin bilmediği şey ise; evlatlarının sanıldığı gibi masum olmadığıydı.
"Bir kadının kendini arayışı."
HİKAYE YETİŞKİN UNSURLAR İÇERMEKTEDİR. 🔞