''İçkilerden kahveyi, şiirlerden lavinia'yı , dizilerden Leyla ile Mecnun'u, çiçeklerden papatyayı, şarkılardan en çok seni sevdim.'' yutkunarak kameraya gözlerimi iyice odakladım. ''Ben... En çok seni sevdim. Bir seni sevdim.'' Sonraki cümleyi nasıl getireceğimi bilemeyerek sustum bir süre. ''Sevdiğim , ben ölüyorum.''
Sevdiğiniz kadınla içeceğiniz bir çift kahvenin çözemeyeceği bir şeydi kanser. Ve gidişlerin en geri dönülmeziydi ölüm. Gerçek bir vedaydı 'elveda'. Görüşürüz veya hoşçakal gibi umut vadetmezdi. Elveda. Aşk bir hevesti , sevmekse kalıcı bir dövme. Vazgeçmek kolay, umut zor. Ve 5 aylık ömrünüzde kalan sonsuz yaşam, o'nun mutlulukla kıvrılan dudağının kenarında gizliydi. Soğutma kahveni, sen sıcak seversin. Soğutma kalbini, sen Ateşsiz yaşayamazsın.