İmkânsıza meyilli, onu yaralayan adama tutulmuş çok seven bir kadın. Şefkat göstermekten, adamın onu tüm yaralamalarına rağmen onu sevmekten asla vazgeçmeyen bir kadın Zeynep.
Yarası çocukluktan başlayan, başkalarında da yara açmaktan çekinmeyen, onu seven kadının kıymetini bilmeyen bir adam.. Emir. Her geçen gün küçüğünü nasıl yaraladığını farkında bile değil.
Bu Zeynep ve Emir'in kara sevdası.
•22.06.2017•
Ona inanmamalıydım.
Ama inanmak istedim.
İnandım.
"Bitmesi gerektiğini biliyorsun." dedim ona sarılmayı sona erdirip, güzel yüzüne bakarken.
"Bitiremeyiz küçüğüm." deyip yanağıma dokunduğunda gözlerim kendiliğinden kapandı. Bitmesi gerekirken daha çok yaralanacağımı bile bile bitmesin istedim.
Sevda böyle bir şey miydi? Canımın yanacağını bile bile, bitmesi gerekirken bitmesin istemek miydi?
Sevda, bıkmadan usanmadan yana yana sevmesini beklemek miydi?
Ben yakan sevdalandığım adam diye yanmayı sevmiştim.
Sevda böyleydi.
Burası Amberthorn. Kız çocuklarının Kraliçe Nefaris, erkek çocuklarının ise Kral Theoderic tarafından Leydi ve Savaşçı olarak yetiştirildiği yer.
Her Leydi ve Savaşçı eğitimlerinin 18. senesinde, uzmanlıklarının atandığı sınav günlerinin gecesinde, Mezuniyet Balosuna katılır ve hikayeleri yazılırdı. O andan itibaren yapılan her bir şey yazgımızdan ibaretti. Evleneceğimiz kişiler bile...
Az kalsın unutuyordum! Ben kim miyim?
Ben Ambriel Timber Wendsworth. Anne babası tarafından terk edilmiş ve kraliçe tarafından halktan saklanılarak büyütülmüştüm. Kimden geldiğim bilinmediğinden aslında bugün saray leydisi ve hanedan kadar saygın olma çalışmaları içinde olmak yerine sürgün edilmiş olabilirdim. Ama halkın yanında savaşçılardan bile sakınılarak büyütülen ben Mezuniyet Balosu itibari ile tüm düzeni yerinden oynatacaktım, farkında olmadığım gerçeklerim onları bulmam için türlü saray entrikalarına girerken bir yandan entikalarımı pembeleştiren kaçınılmaz aşk hikayem, kendi hikayemden daha çok ses getirecekti.
_________________