Üç kesimden oluşan halk, savaşları hiç bitmeyen iki adam,zulüm, zayi olan insanlar
Ve bütün bunların içinde başlayan imkansız aşk...
Zalimlerin kelepçelerini konuşturduğu bir dönemde İktidarı sarsacak tek bir hareket,
Kelepçemberi. 1987 yılından bu yana süregelen iç savaşı durduracak bir tüfek mi yoksa iki yürek mi olacak?
Baş karakter Umay'ın sorularına cevap aramasıyla başlıyordu tüm yaşanacaklar. Ahh..merakından biraz taviz verebilseydi, belki de şu an sıcacık evinde mutlu bir şekilde yaşıyor olurdu ama o, bir gün öncesine kadar asla tahmin edemeyeceği bir hayat yaşıyordu.
Hanginiz öldürmeyi isteyecek kadar nefret ettiğiniz düşmanına aşık olabilir? Ya da şöyle sorayım hangimiz ölümün dipsiz uçurumuna bir saniye bile düşünmeden atlayabilir?
Nefretten doğan destansı bir aşk ve akıl almaz oyunlar...
NOT: Olaylar gerçek bir hayat hikayesinden kurgulanmıştır.
Ben : anneni ara.
Oğuz:ne ?
Ben: sen sinem teyzenin oğlu değil misin?
Annen onu aramanı söylüyor.
Oğuz : peki bunu o niye söylemiyor ?
Ben : şarjı bitmiş?
Oğuz : şarjı bitmişse ben onu nasıl arayacağım peki ?
Ben yazıyor...
Ben çevrimiçi...
Ben : bir dakika oha doğru?
Şarjı bitmişse nasıl arayacaksın ?
Oğuz : bu küçük detayı yeni fark etmen gözlerimi yaşarttı.
Ben : sen bana Altan altan laf mı soktun ?
Hayırlı bir evlat olup annen ara demeden arasaydın böyle olmazdı 🙃
Oğuz : şimdi de sen mi bana laf sokmuş oldun?
Ben : haspinAllah sınanıyorum herhalde , git ara ne bilim ben ya.
Laf filan da sokmuyorum ayrıca.
Oğuz : sen kimsin ?
Ben: komşunuz ?
Oğuz : komşumuz kim?
Ben : evine gelseydin bilirdin.
Oğuz :geldiğim zamanlarda oldu ama tanımıyorum seni ?
Ben : o da senin kayıbın olsun hayırsızlığı bırakıp evine uğrarsın artık belki ?
Oğuz : bu aralar sanmıyorum.
Ben : benim ruhumda hayırsızlık diyorsun.
Oğuz :hayırsız olsaydım bu vatanı korumak için canımı feda etmezdim.
Ben :ne ?
Oğuz: tek hayırsız ben değilmişim anlaşılan , komşusunun oğlunun mesleğini bilmeyen bir komşu kızı.
Ne üzücü.
Tanışalım yüzbaşı Oğuz Türk...