Adam elinde bir demet beyaz zambakla geldi.
"Her şeyi biliyorum."
Kadının gülümsemesi silindi güzel dudaklarından. Aslında iki sene önce solmuştu onun gülümsemesi.
"Neden beyaz zambak?" Dedi titreyen sesiyle. Çiçeklere dokundu.
"Bu kadar beyaz, temiz, masum mu sence benimle ilgili her şey?" Islanan kirpiklerini kırpıştırdı.
Adam çiçekleri bir kenara koyup kadını belinden kavradı. Başını göğsüne yasladı. Dokunmaya korkardı kadına. Hayatındaki en masum şeydi şüphesiz bu kadın. Ölürdü de tekrar kaybetme duygusunu yaşamazdı. Sonra anlattı ona beyaz zambağın şehvetini. Daha sonra ekledi.
"Beyazı geceyle örtülen çiçektir."
Derin bir nefesle içine çekti kadının güzel kokusunu.
"Doğum ve ölüm arasında alınan bir kokulu nefestir."
"Beyaz zambak kusursuzdur. Kusursuz dişiliğini sergiler. İşte bu sebepten masum olduğu halde cezalandırılmıştır."
Yutkundu.
"Kız kardeşimin en sevdiği çiçektir beyaz zambak. Bana bir gün ancak kırgın bir kadının kapısına gideceksen bunca emeklerle yetiştirdiğim zambakları veririm sana dedi." Derince iç çekti. Dolan gözlerini tavana doğrulttu.
"Ondan sonra çiçekler soldu. Ben de yerini tutmasa da bizim oradaki çiçekçiden aldım." Kadının saçlarına minik bir buse kondurdu.
"Şimdi tut elimi, tut ki senin de benim de tutunacak bir şeyimiz olsun."
"Olsun." Dedi kadın fısıltıyla. Zarif ve soğuk ellerini adamın sıcak elleri ile buluşturdu.
"Beni hiç bırakma olur mu?" Dedi kadın hıçkırıklarının arasından. Adamın o noktada gözleri doldu. Gözlerini yumdu, başını eğdi ve kadının güzel kokulu saçlarını kokladı.
Ve o noktada yemin etti. Kardeşini koruyamasa da, bu kadını öyle bir sevecekti ki, sarılamayacak yaralarını unutturmak için çabalayacaktı.
Ruh, bedeni hapseder. Ruhsuz beden bir şey ifade etmez. Adam kadına hayat olacaktı.
- karanlığın içindeki umudun hikayesi -
27/06/17